KPSS Vatandaşlık Notları
VATANDASLIK
DERSİ - ANAYASA HUKUKU-DEVLET, DEMOKRASİ, ANAYASA, EN YENI NOTLAR
--------------------------------------------------------------------------------
VATANDAŞLIK
DERSİ
OSMANLI
İMPARATORLUĞU VE ANAYASAL GELİŞMELER
1-Osmanlı
İmparatorluğu döneminde ilk anayasal gelişme, 1808 tarihli “Sened-i
İttifak”tır. 2. Mahmut döneminde, Alemdar Mustafa Paşa’nın önderliğinde merkezi
hükümetle ayanlar arasında imzalanmıştır. Anayasal nitelikte olmayan bir
belgedir.
2-Osmanlı
döneminde anayasal gelişmelerin ikincisi, 1839 tarihli Tanzimat Fermanı’dır.
Abdülmecit döneminde yapılmıştır.
3-Anayasal
gelişmelerin 3.sü 1856 tarihli “Islahat Fermanı”dır. Abdülaziz döneminde
yapılmıştır.
Bunlar
hukuk devletine geçişin ilk adımlarıdır.
1876
ANAYASASI
1-Osmanlı
İmparatorluğu’nun ilk ve tek anayasasıdır.
2-İki
meclisli bir anayasadır.
3-Heyeti
Ayan üyelerini Padişah seçer.
4-Meclisi
feshetme yetkisi Padişaha aittir.
5–1908
yılında 2.Meşrutiyet’in ilanıyla yeniden anayasa ilan edilmiştir. 1909’da da bu
anayasa da değişikliğe uğramıştır.
1921
ANAYASASI (TEŞKİLAT-I ESASİYE)
1-Yasama,
yürütme ve yargı güçleri TBMM’de toplanmıştır. (Güçler birliği)
2-Milli
egemenlik ilkesinin kabul edildiği ilk anayasadır.
3-Türk
tarihinin en kısa süreli anayasasıdır.
4-TBMM
Başkanı aynı zamanda Devlet Başkanı’dır.
5-İlk
ve tek yumuşak (kolay değiştirilebilir) anayasadır.
6-Kuvvetler
birliği ilkesini benimsemiştir.
1923
DEĞİŞİKLİKLERİ
1-Devletin
şeklinin Cumhuriyet olduğu açıkça belirtilmiştir.
2-Devletin
dininin İslam, resmi dilinin Türkçe olduğu belirtilmiştir.
3-Cumhurbaşkanı,
TBMM tarafından ve Başbakan, Cumhurbaşkanı tarafından atanacaktır.
1924
ANAYASASI
1-Kısa,
sabit, sağlam yapılı ve kendi içinde tutarlı bir anayasadır.
2-Devlet
şeklinin Cumhuriyet olduğu belirtilmiştir.
3-Meclis
üstünlüğü benimsenmiştir.
4-Güçler
birliği ilkesi benimsenmiştir.
5-Meclis
hükümeti sistemi ile parlamenter hükümeti sistemi arasında karma bir hükümet
benimsenmiştir.
6-1928
de devletin dini İslam dır ibaresi kaldırılmıştır.
7-1937’de
Atatürk ilkeleri anayasaya girmiş ve laiklik ilkesi benimsenmiştir.
1961
ANAYASASI
1-İki
meclisli parlamento ( millet meclisi ve Cumhuriyet Senatosu) sistemini kabul
etmiştir.
2-Hukuk
devleti ilkesi benimsenmiştir.
3-Sosyal
Devlet anlayışı benimsenmiştir.
4-Seçimlerin;
serbest, eşit, gizli, tek dereceli genel oy ilkelerine göre yapılacağı
belirtilmiştir.
5-Çoğunlukçu
demokrasi anlayışından çoğulcu demokrasi anlayışına geçildi.
6-Temel
hak ve hürriyetlerle ilgili geniş düzenlemelere yer verilmiştir. Temel hak ve
hürriyetlerin hangi hallerde sınırlandırılacağı belirtilmiştir.
7.
Üniversitelere TRT’ye özerk statü tanındı.
8.
Anayasa mahkemesi kuruldu
9.
DPT Kuruldu
10.
Milli Birlik komitesi kuruldu
1982
ANAYASASI
1982
Anayasasının nitelikleri:
1-Atatürk
milliyetçiliği
2-Demokratik
devlet
3-Laik
devlet
4-Sosyal
devlet
5-Hukuk
devleti
6-İnsan
haklarına saygılı
—Yürütme
organı güçlendirildi
—Kuvvetler
ayrılığı ilkesi benimsendi
—Ayrıntılı
düzenleme var
—Mecliste
karar almak kolay
—Katılımcı
demokrasi var
—Diyanet
işleri başkanlığı kuruldu
T.
C. ANAYASASI
Kuvvetler
Ayrımı: Devlet organları arasında üstünlük anlamına gelmeyip; devlet yetki ve
görevlerinin kullanılmasından ibaret olması ve bununla sınırlı medeni
işbölümü-işbirliğinin bulunması; üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda
bulunmasıdır.
—
1982 Anayasasında 177 madde bulunmaktadır.
-
16 geçici madde vardır. Toplam 193 madde 7 kısımdan oluşmaktadır.
—
Başlangıç kısmı anayasa metnine dâhildir.
1.
KISIM
Genel
Esaslar
M.1-Devletin
Şekli:
Türkiye
Devleti bir cumhuriyettir.
M.2-Cumhuriyetin
Nitelikleri:
Türkiye
Cumhuriyeti; Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir
hukuk Devletidir.
M.3-Devletin
Bütünlüğü, Resmi Dili, Bayrağı, Milli Marşı ve Başkenti:
Türkiye
Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Bayrağı,
şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Milli
marşı, “İstiklal Marşı’dır.
Başkenti
Ankara’dır.
!982
ANAYASASINDAKİ DEĞİŞTİRİLEMEYECEK HÜKÜMLER
1-Milli
marşı İstiklal Marşı’dır.
2-Başkenti
Ankara’dır.
3-Bayrağı
ay yıldızlı bayraktır.
4-Türkiye;
devleti ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
5-Dili
Türkçedir.
6-Türkiye
devleti bir cumhuriyettir.
M.6.Egemenlik:
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türk milleti egemenliğini yetkili organ
eliyle kullanır.
M.7-Yasama:
Yasama
yetkisi, Türk milleti adına TBMM’nindir. Bu yetki devredilemez.
M.8-Yürütme:
Yürütme
yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu’na aittir.
M.9-Yargı:
Yargı
yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
M.11-Anayasanın
Bağlayıcılığı ve Üstünlüğü:
Anayasa
hükümleri yasama yürütme yargı organlarını idari makamları ve diğer kuruluş ve
kişileri bağlar. Kanunlar Anayasaya aykırı olamazlar.
Temel
hak ve hürriyetlerin nitelikleri: 1.Dokunulmaz
2.Devredilmez
3.Vazgeçilmez
M.13-Temel
Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması:
—Temel
hak ve hürriyetler, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli
egemenliğin, mıllı güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, genel ahlak ve
sağlığın korunması amacıyla anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak KANUNLA
sınırlandırılabilir.
—Temel
hak ve hürriyetlerle ilgili sınırlama demokratik toplum düzeninin gereklerine
aykırı olamaz öngörüldüğü amaç dışı kullanılamaz
—
Suç ve ceza geçmişe yürütülemez suçluluğu mahkeme kararıyla saptanana dek kimse
suçlu sayılmaz
—Yabancıların
temel hak ve özgürlükleri milletlerarası hukuka uygun kanunla sınırlanabilir.
—Temel
hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması:
1-Savaş
Bu durumlarda temel hak ve
2-Seferberlik
hürriyetlerin kullanılması kısmen.
3-Sıkıyönetim
veya tamamen durdurulabilir
4-Olağanüstü
hal
Ancak
bu dört durumda bile:
1-Kişinin
yasam hakkına maddi ve manevi varlığının bütününe dokunulamaz.
2.-
Kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz.
TEMEL
HAK VE HÜRRİYETLERİN SINIFLANDIRILMASI
KİŞİNİN
HAK VE ÖDEVLERİ:
1-Kişinin
maddi ve manevi varlığının dokunulmazlığı
2-Zorla
çalıştırma yasağı
3-Kişi
hürriyeti ve güvenliği
4-Özel
hayatın gizliliği
5-Konut
dokunulmazlığı
6-Haberleşme
hürriyeti
7-Yerleşme
ve seyahat hürriyeti
8-Din
ve vicdan hürriyeti
9-Düşünce
ve kanaat hürriyeti
10-Düşünceyi
açıklama ve yayma hürriyeti
11-Bilim
ve sanat hürriyeti
12-Basın
hürriyeti, Süreli ve süresiz yayın hakkı, Basın araçlarının korunması, Kamu
tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme araçlarından yararlanma
hakkı
13-Düzeltme
ve cevap hakkı
14-Dernek
kurma hürriyeti, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
15-Mülkiyet
hakkı
16-Hak
arama hürriyeti, Kanuni hâkim güvencesi, Suç ve cezalara ilişkin düzenleme,
Ispat hakkı
17-Temel
hak ve hürriyetlerin korunması
—Zorla
çalıştırılma yasağında hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Ancak hükümlülük,
tutukluluk ve olağanüstü hallerde vatandaşlık ödevinden kaynaklanan çalışmalar
istisnadır.
—Herkes
kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak
suçüstü ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılır.
—Yakalanan
ve tutuklanan kişi 48 saatte, toplu olarak işlenen suçlarda 4 gün içerisinde
hâkim karşısına çıkarılır.
—Tıbbı
zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kısının vücut bütünlüğüne
dokunulamaz rızası olmadan bilimsel tıbbı deneylere tabı tutulamaz.
—Özel
hayatın gizliliği: konut dokunulmazlığı, haberleşme hürriyeti, basın hürriyeti,
süreli ve süresiz yayın hakkı, dernek kurma hürriyeti hakları milli güvenlik,
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın
korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle hâkim
kararıyla sınırlandırılabilir
M.20.Hakım
kararı olmadan kimsenin ustu özel kâğıdı, eşyası aranamaz.
M.23.Vatandaşın
yurt dışına çıkma hürriyeti vatandaşlık ödevi, ceza soruşturması veya
kovuşturması sebebiyle sınırlandırılabilir.
M.26.Düşüncenin
açıklanması ve yayınlanmasında kanunda yasaklanmış bir dil kullanılamaz
M.32.Düzeltme
cevap verme yayını yapılmazsa hakım 7 gün içinde düzeltme yayınının gerekip
gerekmediğine karar verir.
Dernekler
kanunun öngördüğü hallerde hakım kararıyla kapatılır.
M.34
Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü
hakkına sahiptir.
M.35.Mülkiyet
hakkı ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlandırılır.
SOSYAL
VE EKONOMİK HAKLAR
1-Ailenin
korunması
2-Eğitim
ve öğrenim hakkı
3-Kıyılardan
yararlanma hakkı
4-Kamulaştırma
5-Devletleştirme
6-Özelleştirme
7-Çalışma
ve sözleşme hürriyeti
8-Çalışma
hakkı ve ödevi
9-Dinlenme
hakkı
10-Sendika
kurma hakkı
11-Toplu
iş sözleşmesi hakkı
12-Grev
ve lokavt hakkı
13-Ücrette
adaletin sağlanması
14-Sağlık
hizmetleri ve çevrenin korunması
15-Konut
hakkı
16-Gençliğin
korunması ve sporun geliştirilmesi
17-Sosyal
güvenlik hakkı
18-Tarih
kültür ve tabiat varlıklarının korunması
19-Sanatın
ve sanatçının korunması
20-Devletin
iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları
M.46
kamulaştırma: Devlet ve kamu tüzel kişileri kamu yararı nedeniyle
karşılıklarını peşin ödemek şartıyla özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların
tamamını veya bir kısmını kamulaştırabilir.
1.Tarım
reformunda
2.Büyük
enerji sulama projelerinde.
3.İskân
projeleri
4.Yeni
orman alanlarının açılması
5.Kıyıların
korunması ve turizm de taksitle ödeme 5 yıl içinde yapılır en yüksek faizle
ödenir.
Çiftçiye
ait arazı kamulaştırması peşin ödenir
M.51-İşçi
ve ıs verenler birden fazla sendikaya üye olamaz
—Isçı
sendika ve üst kuruluşlarında yönetici olmak için işçi olarak 10 yıl bir fiil
çalışmak gerekir.
—Grev
ve lokavtta uyuşmazlık yüksek hakem kurulunca çözülür uyuşmazlığın her
sefasında başvurulur, kararları kesindir, bozulamaz. Sıyası amaçlı grev ve
lokavt yapılamaz
—Çalışanlar
ve işverenler önceden izin almaksızın sendika kurabilir, üye olabilir,
üyelikten çekilebilir. Sendika kurma hakkı milli güvenlik kamu düzeni, suç
işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak nedenleriyle kanunla
sınırlandırılabilir.
-M52
İşçiler ve iş verenler karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarda çalışma
şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptir. Aynı
iş yerinde aynı dönem için birden fazla toplu iş sözleşmesi yapılamaz
-M65
Devlet iktisadi ve sosyal ödevlerini mali kaynaklarını yeterliliği ölçüsünde
yerine getirir.
SOSYAL
GUVENLIK BAKIMINDAN DEVLET TARAFINDAN KORUNMASI GEREKENLER
1.Harp
ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri
2.Malul
ve gaziler
3.Sakatlar
4.Yaslılar
5.Korunmaya
muhtaç çocuklar
SİYASİ
HAKLAR VE ÖDEVLER:
1-Türk
vatandaşlığı
2-Seçme
ve seçilme ve siyasi faaliyetlerde bulunma
3-Siyasi
parti kurma, partilere girme ve partiden ayrılma hakkı
4-Kamu
hizmetine girme hakkı
5-Vatan
hizmeti
6-Vergi
ödeme
7-Dilekçe
hakkı
Türk
anadan veya Türk babadan doğan herkes Türktür.
Vatandaşlıktan
çıkarılma kararına karşı yargı yolu kapatılamaz.
M.67.SECIMLERIN
YAPILMA SEKLI
Seçimler
ve halk oylaması:
1.Serbest.
2.Eşit.
3.Gizli.
4.Tek
dereceli.
5.Genel
oy
6.Acık
sayım ve döküm esasına göre.
-.Yargı
yönetim ve denetimindedir. İtirazlar YSK (YUKSEK SECIM KURULUNA )yapılır.
—18
yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma hakkına
sahiptir.
—Seçim
kanunlarında yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 yıl
içinde yapılan seçimlerde uygulanmaz.
Oy
kullanamayacak kişiler:
1-Silâhaltında
bulunan erbaş ve erler
2-Askeri
öğrenciler
3-Taksirli
suçlar hariç olmak üzere hükümlüler oy kullanamaz.
Ancak
tutuklular oy kullanabilir.
M.68-SIYASI
PARTIYE UYELIK
Sıyası
partiye üye olabilmek için 18 yasını doldurmuş olmak gerekir.Siyasi partiler
önceden izin almaksızın kurulurlar.
SIYASI
PARTIYE UYE OLAMAYACAK KISILER.
1.Hakım
ve savcılar.
2
Sayıştay dahil olmak üzere yüksek yargı organları mensupları
3
Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan memurlar
4
Isçı olmayan diğer kamu görevlileri
5.TSK
mensupları
6
Yüksek öğretim öncesi öğrenciler.
M.69.SIYASI
PARTILERIN UYACAKLARI ESASLAR.
1
Sıyası partiler ticari faaliyetlerde bulunamazlar.
2
Sıyası partilerin malı denetimini Anayasa mahkemesi yapar.
3.Sıyası
partilerin kapatılması Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine
Anayasa Mahkemesi tarafından kesin karara bağlanır.
—Siyasi
partilerin tüzük ve programları devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine
millet egemenliğine ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz. Aykırı olması
hali temelli kapatma sebebidir. Anayasa mah. dava konusu fiillerin ağılığına
göre siyasi partinin devlet yardımından tamamen veya kısmen yoksun
bırakılmasına karar verebilir.
4.Temelli
kapatılan bir parti bir başka adla acılamaz
5
Sıyası partinin kapatılmasına sebep olanlar 5 yıl sureyle bir baksa partinin
kurucu üyesi olamazlar. Anayasa mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin
kararının resmi gazetede yayınlanmasıyla sure başlar.
6Yabancı
devlet kuruluşları, gerçek veya tüzel kişilerden maddi yardım alamazlar.
NOT:
Siyasi partinin kapatılmasında Anayasa mahkemesinin 3/5 oyu şart koşulmuştur.
—Mal
Bildirimi: Kamu hizmetine girenlerin mal bildiriminde bulunmaları kanunla
düzenlenir. Yasama ve yürütme organlarında görev alanlar bundan istisna
edilemez.
—Vatan
hizmeti her Türkün hakkı ve ödevidir
—Vergi
ödevi:-Herkes mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.
—Vergi
yükünün adaletli ve dengeli dağılımı gerekir
—Vergi,
resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya
kaldırılır.
—Vergi,
resim, harç veya benzeri yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirim
oranlarında değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.
—Dilekçe
Hakkı: Vatandaşlar ve karşılık esası gözetilmek kaydıyla yabancılar
kendileriyle veya kamuyla ilgili şikâyetlerini yetkili makamlara veya TBMM ne
bildirebilirler.
.
TBMM
Genel
oyla seçilen 550 milletvekilinden oluşur
MILLET
VEKILI SECILME YETERLILIKLERI:
1–30
yaşını doldurmuş olmak.
2
En az ilk okul mezunu olmak
3
Askerlik hizmetini yapmış olmak
4Kamu
hizmetinden yasaklanmamış olmak
5
Taksirli suçlar hariç 1 yıldan fazla hapis yatmamış olmak
6Yuz
kızartıcı suç islememek
7
Devlet sırrını açığa vurmamış olmak
8
İdeolojik ve anarşik suçlara katılmamak
9
Kısıtlı olmamak
M.77.SECIMLER
—Seçimler
5 yılda bir yapılır
—Meclis
veya gerekli şartların oluşması halinde Cumhurbaşkanı bu süre dolmadan
seçimlerin yenilenmesine karar verebilir
—Yenilenmesine
karar verilen meclisin yetkileri yeni meclisin seçilmesine kadar sürer.
—TBMM
SEÇİMLERİNİN GERİYE BIRAKILMASI: Savas nedeniyle seçimler TBMM tarafından 1 yıl
ertelenebilir.(GERİYE BIRAKILIR)
ARA
SECIM:
—TBMM
üyeliklerinde boşalma olması halinde ara seçime gidilir.
—Her
seçim döneminde 1 kez yapılabilir.
—Genel
seçimler yapıldıktan sonra 30 ay geçmeden ara secime gidilemez
-Boşalan
üyeliklerin sayısı üye tam sayısının % 5 ını bulduğunda ara seçime 3 ay içinde
gidilir.
—Genel
secime 1 yıl kala ara seçime gidilmez.
—Seçimlerin
genel yönetim ve denetimi Yüksek Seçim Kuruluna aittir. YSK 7 asıl 4 yedek
üyeden oluşur.6sı Yargıtay, 5 i Danıştay dan seçilir.
—Milletvekilleri
bütün milleti temsil eder.
Üyelikle
Bağdaşmayan İşler:
1.Devlet
ve kamu tüzel kişilerinde ve bunlara bağlı kuruluşların doğrudan veya dolaylı
katıldığı teşebbüs ve ortaklıkların,
2.Kamu
yararına çalışan derneklerin ve devletten yardım alan vakıfların kamu meslek
kuruluşları,sendika ve bunların üst kuruluşları ve teşebbüslerinde yönetim ve
denetim kurullarında görev alamazlar ,vekil olamazlar.
3.TBMM
üyeleri yürütme organının teklif inha atama veya onamasına bağlı resmi veya
özel bir işte görevlendirilemezler. Bir üyenin belli bir konuda 6 ayı aşmamak
üzere Bakanlar Kurulunca geçici bir görevi kabul etmesi meclis kararına
bağlıdır.
Yasama
Sorumsuzluğu ve Dokunulmazlığı:
Yasama
sorumsuzluğu: TBMM üyeleri meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste
ileri sürdükleri düşüncelerden; o oturumdaki başkanlık divanının teklifi
üzerine meclisçe başka karar alınmadıkça bunları meclis dışında tekrarlamak ve
açıklamaktan sorumlu tutulamazlar. Yasama sorumsuzluğu en kısa tanımıyla
milletvekillerinin söz hürriyetini korur.
Hayat
boyu sürecek olan sorumsuzluk milletvekilini cezai takibatlara karşı mutlak
olarak korur.
Sorumsuzluğun
meclis veya başka bir organ tarafından kaldırılması söz konusu değildir.
Yasama
Dokunulmazlığı:
Seçimden
önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili meclis kararı
olmadıkça tutulamaz, tutuklanamaz, sorguya çekilemez ve yargılanamaz.
Ağır
cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlamak kaydıyla
anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır.
Seçimden
önce veya sonra milletvekiline verilmiş bir ceza hükmünün uygulanması üyeliğin
sona ermesine bırakılır.
Dokunulmazlığı
kaldırılan üye tekrar seçilirse başka bir işleme gerek olmadan dokunulmazlığını
elde eder.
TBMM
siyasi parti guruplarından yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz.
Dokunulmazlığı
kaldırılan bir milletvekilinin hangi fiilden yargılanacaksa onunla sınırlı
olarak hakkında kovuşturma yapılabilir.
Sorumsuzluk
mutlak, dokunulmazlık nispidir.
Sorumsuzluk
devamlı dokunulmazlık geçicidir.
Milletvekilliğinin
Sona ermesi:
1.Seçimlerin
sona ermesi.
2.Ölüm.
3.Milletvekilinin
cumhurbaşkanı seçilmesi
4.Milletvekilinin
yerel yönetim organlarına seçilmesi.,
Milletvekilliliğinin
Düşmesi:
1.Milletvekilinin
istifa etmesi(TBMM Başkanlık Divanının tespiti ile Meclis Genel Kurulunca
kararlaştırılır)
2.
Kesin hüküm giyme veya kısıtlanma haline düşmesi. Kesin mahkeme kararının genel
kurula bildirilmesi.
3.
Milletvekilliği ile bağdaşmayan bir görev veya hizmeti sürdürmek(Genel Kurulda
gizli oyla karar verilir)
4.Meclis
çalışmalarına özürsüz ve izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam 5 bileşim günü
katılmamak.Meclis Başkanlık Divanının tespiti üzerine Genel Kurul üye tam
sayısının salt çoğunluğu ile karar verir.
5.Partisinin
temelli kapatılmasına sebep olan, milletvekili Anayasa Mahkemesinin temelli
kapatılmasına ilişkin kesin kararını resmi gazetede yayınlandıktan itibaren
düşer.
Üyeliğin
düşmesine kural olarak meclis genel kurulu gizli oyla karar verir.
—Milletvekilliği
düşen vekil 7 gün içerisinde Anayasa mahkemesine başvurur. Anayasa mahkemesi 15
gün içinde karar verir.
Ödenek
ve yolluklar:
Ödeneğin
aylık tutarı en yüksek devlet memurunun almakta olduğu miktarın ;yollukta
ödenek miktarının yarısını aşamaz.
Ödenek
ve yollukların en çok 3 aylığı önceden ödenir.
M.87
TBMM NIN GOREVLERI
1
Kanun koymak değiştirmek ve kaldırmak.
2
Bakanlar Kurulu ve bakanları denetlemek başbakan dahildir.
3
Bakanlar kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yatkısı
vermek
4
Bütçe ve kasın hesap kanunlarını görüşüp karara bağlamak.
5
Para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek
6
Milletler arası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak.
7
Genel ve özel af ilanına karar vermek.(Üye tamsayısının 3/5 çoğunluğu ile karar
verilir.)
8
Kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek
M.88.KANUN
TEKLIFI VE GORUSULMESI:
Yasama
işlemleri kanunlar ve parlamento kararları olmak üzere ikiye ayrılır.
Parlamento
kararları kanun dışındaki bütün işlemleri kapsar ve yargı denetimi dışındadır.
Kanunları
yapma yetkisi:
1.Bakanlar
kurulu……………….kanun tasarısı
2.Milletvekilleri…………………
kanun teklifi yaparlar.
TBMM
DE ŞEKLİ KANUN NİTELİĞİNDEKİ İŞLEMLER:
1.Bütçe
ve kesin hesap kanunlarını kabul etmek
2.Para
basılmasına karar vermek.
3.Genel
ve özel af ilan etmek
4.Ölüm
cezalarının yerine getirilmesi.
5.Uluslararası
anlaşmaları onamak.
TBMM
DE PARLAMENTO KARARLARI NİTELİĞİNDEKİ İŞLEMLER:
1.İç
tüzük yapma ve değiştirme.
2.Yasama
dokunulmazlığının kabul edilmesi
3.Meclis
üyeliğinin düşürülmesi.
4.Başkan
ve başkanlık divanını seçmek.
5.Gensoru,
güven oylaması ve meclis araştırmasını soruşturmak.
6.Savaş
ilanına ve silahlı kuvvetlerin kullanılmasına karar vermek.
7.OHAL
ve sıkıyönetimi onaylamak.
Kanunların
hepsi cumhurbaşkanı tarafından onaylanırken parlamento kararlarında böyle bir
imzaya gerek yoktur.
Cumhurbaşkanı
TBMM ce kabul edilen kanunları 15 gün içinde yayınlar yayınlamasını kısmen veya
tamamen uygun bulmadığı kanunları TBMM ye geri gönderir.
TBMM
geri gönderilen kanunu aynen kabul ederse cumhurbaşkanınca yayınlanır.
Meclis
geri gönderilen kanunda değişiklik yaparsa cumhurbaşkanı değiştirilen kanunu
tekrar meclise geri gönderebilir.
Cumhurbaşkanınca
kısmen uygun bulmama durumunda TBMM sadece uygun bulmadığı maddeleri
görüşebilir.
Milletlerarası
anlaşmaları uygun bulma:
Usulüne
göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir.
Anayasaya
aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
1961
ve 1982 Anayasaları milletlerarası anlaşmaları yapma yetkisini yürütme
organına, onaylama yetkisini cumhurbaşkanına vermiştir.
Ancak
cumhurbaşkanın onaylaması TBMM nin onaylamayı bir kanuna uygun bulması gerekir.
Milletlerarası
bir anlaşmaya dayanan uygulama anlaşmaları ile kanunun verdiği bir yetkiye
dayanılarak yapılan ekonomik, ticari, teknik ve idari anlaşmaların TBMM
tarafından uygun bulunması koşulu aranmamaktadır. ancak bu anlaşmalar
yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.
Türk
kanunlarında değişiklik getiren milletlerarası antlaşmaların mutlaka TBMM ce
uygun bulunması gerekir. Ekonomik ticari ve teknik ilişkileri düzenleyen ve
süresi 1 yılı aşmayan antlaşmalar devlet maliyesine yük getirmemek, kişi
hallerine ve Türklerin yabancı memleketteki mülkiyet haklarına dokunmamak
şartıyla yayınlanmayla yürürlüğe konar bu taktirde bu antlaşmalar TBMM ye
sunulur.
KANUN
HÜKMÜNDE KARARNAME CIKARMA YETKİSİ:
Yetki
Bakımından:KHK çıkarma yetkisi Bakanlar Kuruluna aittir.
Ohal
ve sıkıyönetim KHK lerinde yetki ise cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar
kuruluna aittir.
Yetki
kanunu bakımından:
Bakanlar
Kurulu kendiliğinden KHK çıkaramaz. TBMM nin bir yetki kanunu çıkarması
gerekir. Ancak ohal ve sıkıyönetim dönemlerinde yetki kanununa gerek olmadan
KHK çıkartılabilir.
Yetki
Kanunun içeriği:
1.Konusu
2.Amacı
3.Kapsamı
4.İlkeleri
5.Süresi
açıkça belirtilmelidir.
6.Birden
fazla KHK çıkarılabilip çıkarılamayacağı belirtilmelidir.
KHK
lerin çıkarma yetkisinin sona ermesi:
1.Yetki
kanunun belirlediği sürenin dolması.
2.Yeni
bir kanunla yetki kanununun yürürlükten kalkması
3.Yetki
kanununda belirlenen sayıda KHK çıkarılması
Ancak
Bakanlar kurulunun istifası, Bakanlar kurulunun Gensoru ile düşürülmesi, Yasama
döneminin bitmesi durumlarında yetki sona ermez.
Konu
bakımından:
KHK
lerde temel haklar ,kişi hakları ve ödevleri ve siyasi hak ve ödevler
düzenlenemez .KHK ile bakanlar kuruluna bütçe değişiklik yetkisi verilemez.
Ohal
ve sıkıyönetim bunun istisnalarıdır.
Denetim
bakımından:
KHK
yargısal denetimi Anayasa mahkemesi tarafından yapılır.
Ohal
ve sıkıyönetim KHK hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa mahkemesine
dava açılamaz.
Şekil
ve usul bakımından:
KHK
resmi gazetede yayınlandıkları gün yürürlüğe girerler.
Ancak
yürürlük tarihi daha sonraki bir tarihte gösterilebilir. Kararnameler RG de
yayınlandıkları gün TBMM ye sunulurlar sunulmazsa aynı gün yürürlükten
kalkarlar. TBMM tarafından reddedilen KHK ise ret kararının RG de yayınlandığı
tarihte yayından kalkarlar.
Savaş
hali ilanı ve silahlı kuvvetlerin kullanılmasına izin verme:
M.92.Savaş
hali ilanına ve TSK nın yabancı ülkelere gönderilmesine ve yabancı devlet
silahlı kuvvetlerinin Türkiye’de bulunmasına TBMM karar verir.
TBMM
tatilde veya ara vermede iken ülkenin ani silahlı saldırıya uğraması durumunda
TSK nın kullanılmasına Cumhurbaşkanı da karar verir.
M.93.TOPLANMA
VE TATIL
TBMM
her yıl 1 EKIMDE toplanır
Ara
verme veya tatil sırasında
1.Doğrudan
doğruya cumhurbaşkanınca
2.Bakanlar
kurulunun istemi üzerine Cumhurbaşkanınca
3.Meclis
Başkanı da doğrudan doğruya veya Milletvekillerinin 1/5 istemi üzerine meclisi
toplar.
M.94.BASKANLIK
DIVANI
_Siyasi
parti gurupları başkanlık için aday gösteremezler.
_Meclis
başkanı başkan vekilleri katıp üyeler ve idare amirlerinden oluşur
_Başkanlık
divanı için bir yasama döneminde 2 defa secim yapılır: ilki 2 yıl ikincisi 3
yıl grev yapar.
_TBMM
meclis başkan adayları meclis üyeleri içerisinden seçilir ilk iki oylamada üye
tam sayısının 2/3 ve üçüncü oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu aranır.Bu
durum sağlanamazsa en çok oy alan iki aday için 4. oylama yapılır bu oylamada
en fazla oy alan üye başkan seçilir.
_Sıyası
parti gurubu minimum 20 milletvekilinden oluşur.
Toplantı
ve karar yeter sayısı:
_TBMM
üye tam sayısının en az 1/3 ile toplanır toplantıya katılanlar salt çoğunlukla
karar verir ancak karar yeter sayısı üye tam sayısının ¼ nun 1 fazlasından az
olamaz..
M.98.
TBMM DE BILGI EDINME VE DENETLEME YOLLARI:
1.SORU.
Bakanlar kurulu adına sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere başbakan
veya bakanlardan bilgi istemekten ibarettir.15 Gün sonra gündeme alınır.
2.MECLIS
ARASTIRMASI. Bellı bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden
ibarettir 3 ay da sonuçlanır
3
GENEL GORUSME. Toplumu ve devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun
TBMM genel kurulunda görüşülmesidir. Hükümet, siyasi parti grupları en az 20
milletvekili tarafından bir önerge ile istenir.
4.GENSORU.
Bir sıyası parti adına veya 20 milletvekilinin istemi üzerine açılır. Hükümetin
veya bir bakanın siyasal sorumluluğu araştırılır.
Bakanlar
kurulunun veya bakanlığın düşürülmesi üye tam sayısının salt çoğunluğu ile
olur. Oylamada güvensizlik oyları sayılır.
5
MECLIS SORUSTURMASI.
_Başbakan
veya bakanların görevleri ile ilgili cezai sorumluluklarının araştırılmasını
sağlamaktır.
_Üye
tamsayısının 1/10 nün vereceği önerge ile soruşturma açılması istenebilir.
_Meclis
bu istemi en geç bir ay içerisinde görüşür.Bu görüşme sonunda gerekli görülürse
Başbakan veya bakanlar yüce divana sevk edilir.
_Yüce
divana sevk kararı ancak üye tam sayısının salt çoğunluğunun gizli oyu ile
alınır .
_Bakan
Yüce Divana sevk edilirse bakanlıktan düşer.
_Başbakan
Yüce Divana sevk edilirse hükümet istifa etmiş sayılır.
YÜRÜTME
M.101-Cumhurbaşkanı
Seçilebilme Koşulları
1-40
yaşını doldurmuş olmak.
2-Yüksek
öğrenim yapmış olmak
3-Türk
vatandaşı olmak
4-Cumhurbaşkanı
Meclisin kendi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine
sahip Türk vatandaşları arasından 7 yıl için seçilir.
5-Bir
kimse iki defa Cumhurbaşkanı seçilemez.
6-Cumhurbaşkanlığı’na
TBMM üyeleri dışında aday gösterilebilmesi, Meclis üye tamsayısının en az beşte
birinin yazılı önerisiyle mümkündür.
Cumhurbaşkanı
seçimi:
—Cumhurbaşkanının
seçilmesi, TBMM üye tamsayısının 2/3 çoğunluğuyla ve gizli oyla seçilir.
__Cumhurbaşkanının
görev süresi dolmadan 30 gün önce, dolduktan 10 gün sonra seçime başlanır.
Seçim 1 ayda tamamlanır. Oylamalar 3’er gün arayla yapılır.
1.TUR
+ 2.TUR: Üye tamsayısının 2/3 çoğunluğuyla
3.TUR:
Üye tamsayısının salt çoğunluğuyla. (276)
4.TUR:
3. turda en çok oyu olan iki aday bu tura kalır.
Salt
çoğunlukla Cumhurbaşkanı seçilir. Seçilemezse, TBMM seçimleri yeniler.
M.104-CUMHURBAŞKANININ
GÖREV VE YETKİLERİ:
a)Yasamayla
ilgili Yetkileri
1-Yasama
yılının ilk günü TBMM’de açılış konuşmasını yapar.
2-TBMM’yi
gerektiğinde toplantıya çağırır.
3-Kanunları
yayınlar.
4-Kanunları
tekrar görüşülmek üzere TBMM’ne yollar.
5-Anayasa
değişikliğine ilişkin kanunları gerek gördüğünde halkoyuna sunar.
6-Kanunların,
KHK, TBMM iç tüzüğünün iptali için Anayasa mahkemesi’ne iptal davası açar.
7-TBMM’de
seçimlerin yenilenmesine karar vermek.
b)Yürütmeyle
İlgili Yetkileri
1-Başbakanı
atamak ve istifasını kabul etmek.
2-Başbakanın
teklifi üzerine bakanları atamak ve istifalarını kabul etmek.
3-Gerek
görürse Bakanlar kurulu’na başkanlık etmek.
4-Yabancı
devletlere Türk temsilciliğini göndermek ve onlarınkini kabul etmek.
5-Milletlerarası
analaşmaları onaylamak ve yayınlamak.
6-TBMM
adına TSK Başkomutanlığı’nı temsil etmek.
7-TSK’nin
kullanılmasına karar vermek.
8-MGK’yı
toplantıya çağırmak.
9-Genelkurmay
Başkanı’nı atamak.
10-Kararnameleri
imzalamak.
11-Sürekli
hasta sakat ve kocama sebebiyle cezaları kaldırmak.
12-Devlet
Denetleme Kurulu üyelerini atamak.
13-YÖK
üyeleri ve rektörleri atamak.
c)Yargı
ile ilgili Yetkileri
1-Anayasa
Mahkemesi üyelerini seçmek
2-Danıştay’ın
üyelerinin ¼’ünü seçmek.
3-Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısını seçmek
4-Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı vekilini seçmek
5-Hâkim
ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek
6-AYİM
ve Askeri Yargıtay üyelerini seçmek.
M.105-CUMHURBAŞKANININ
SORUMLULUK VE SORUMSUZLUK HALİ
Cumhurbaşkanının
resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi’ne itiraz
edilemez.
Cumhurbaşkanı,
vatana hıyanetten dolayı TBMM üyelerinin 1/3’ünün teklifi üzerine üye
tamsayısının 3/4’ünün vereceği kararla suçlandırılır.
M.106-CUMHURBAŞKANLIĞINA
VEKİLLİK ETME
Cumhurbaşkanının
hastalık, yurt dışına çıkma, geçici olarak görevden alınma, ölüm, çekilme
durumlarında TBMM Başkanı ona vekillik eder ve ona ait yetkileri kullanır.
CUMHURBAŞKANI
TEŞKİLATI:
1.Cumhurbaşkanlığı
genel sekreterliği: Kuruluşu,teşkilat ve çalışma esasları,personel atama
işlemleri Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.Bu kararname yargı
denetimi dışındadır.
2.Devlet
Denetleme Kurumu:
İdarenin
hukuka uygunluğunun, düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinin sağlanması
amacıyla kurulmuştur. Cumhurbaşkanının isteği üzerine:
1-Tüm
kamu kurum ve kuruluşlarında sermayenin yarısından fazlasına sahip
kuruluşlarda.
2-Kamu
Kurumu niteliği olan meslek kuruluşlarında.
3-İşçi-işveren
meslek kuruluşlarında
4-Kamuya
yararlı dernek ve vakıflarda inceleme araştırma ve denetleme yapar.
Not:
TSK ve yargı organları denetim dışıdır.
Üyeleri
Cumhurbaşkanınızca seçilir.
M.109-BAKANLAR
KURULU
Başbakan,
Cumhurbaşkanınca TBMM üyeleri arasından atanır.
Bakanlar,
TBMM üyeleri veya milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar arasından
Başbakanca seçilir ve Cumhurbaşkanı tarafından atanır.
Göreve
başlama ve güvenoyu:
Bakanlar
Kurulunun programı, kuruluşundan 1 hafta içinde TBMM’de okunur ve güvenoyuna
başlanır. Güvenoyu için görüşmeler programın okunmasından 2 tam gün geçtikten
sonra başlar görüşmelerin bitiminden 1 tam gün sonra oylama yapılır.
Görev
sırasında güvenoyu:
Başbakan
gerekli görürse Bakanlar Kurulunda görüştükten sonra, TBMM den güven
isteyebilir.
Güven
istemi TBMM ne bildirilmesinden bir tam gün geçmedikçe görüşülemez ve
görüşmelerin bitiminden bir tam gün geçmedikçe oya konulamaz.
Güven
istemi üye tam sayısının salt çoğunluğu ile reddedilebilir.
Görev
ve siyasi sorumluluk:
Bakanlar
kurulu siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludurlar.Her bakan başbakana
karşı sorumlu olup ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındaki
işlerden sorumludur.
Bakanlıkların
kurulması:
Bakanlıkların
kurulması kaldırılması görev ve yetkileri kanunla düzenlenir bir bakan birden
fazla bakana vekillik edemez .
Herhangi
bir sebeple boşalan bir bakanlığa 15 gün içerisinde yeni bir bakan atanır.
M.114-SEÇİMLERDE
GEÇİCİ BAKANLAR KURULU
TBMM
genel seçimlerinden önce, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları çekilir.
Seçimin
başlangıç tarihinden 3 gün önce ve erken seçim halinde bu karardan itibaren 5
gün içinde, bu bakanlıklara TBMM içinden veya dışarıdan bağımsızlar Başbakanca
atanır.
Seçimlerin
yenilenmesine karar verildiğinde Bakanlar Kurulu çekilir Cumhurbaşkanı geçici
Bakanlar Kurulunu kurmak üzere Başbakan atar.
Geçici
Bakanlar Kurulu için güvenoyuna başvurulmaz.
Geçici
Bakanlar Kurulu seçim süresince ve yeni meclis toplanıncaya kadar görevde
kalır.
M.115-TÜZÜKLER
Bakanlar
Kurulu, kanun uygulamasını göstermek, emrettiği işleri belirtmek üzere, kanuna
aykırı olmamak ve Danıştay’ın incelemesinden geçirilmek şartıyla çıkarılır.
Cumhurbaşkanınca
imzalanır ve kanunlar gibi yayınlanır.
Tüzükler
aksine bir hüküm bulunmadıkça resmi gazetede yayınlandıktan 45 gün sonra
yürürlüğe girerler.
M.116-TBMM
SEÇİMLERİNİN CUMHURBAŞKANINCA YENİLENMESİ
Bakanlar
kurulunun:
1-Güvenoyu
alamaması
2-Güvensizlik
oyu ile düşürülmesi hallerinde 45 gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulamadığı
takdirde veya kurulduğu halde güvenoyu alamazsa Cumhurbaşkanı TBMM Meclis
başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verir.
Başbakanın
istifa etmesi üzerine 45 gün içinde veya yeni seçilen Meclis Başkanlık Divanı
seçiminden sonra yine 45 gün içinde Bakanlar Kurulu kurulamaması hallerinde
Cumhurbaşkanı Meclis başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verir.
M.117-BAŞKOMUTANLIK
VE GENELKURMAY BAŞKANLIĞI
TBMM’nin
manevi varlığından ayrılamaz; Cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur.
Milli
güvenliğin sağlanmasından, silahlı kuvvetlerin yurt savunmasına
hazırlanmasından TBMM’ye karşı Bakanlar Kurulu sorumludur.
Genelkurmay
Başkanı, silahlı kuvvetlerin komutanı olup, savaşta başkomutanlık görevini
Cumhurbaşkanı adına yapar. Bakanlar Kurulu’nun teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca
atanır.
Genelkurmay
Başkanı görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumludur.
M.118-MİLLİ
GÜVENLİK KURULU
1-Cumhurbaşkanı
2-Başbakan
3-Genelkurmay
Başkanı
4-Milli
Savunma Bakanı
5-İçişleri
Bakanı
6-Dışişleri
Bakanı
7-Adalet
Bakanı
8-Kuvvet
Komutanları (Kara,Deniz ,Hava ve Jandarma komutanları)
9-Başbakan
Yardımcılarından oluşur.
Gündemi;
Başbakan ya da Genelkurmay Başkanı’nın önerileriyle Cumhurbaşkanı belirler.
Cumhurbaşkanı
olmadığı zaman Başbakan toplar.
M.119-OLAĞANÜSTÜ
HALLER:
1.Tabii
afet
2.Tehlikeli
salgın hastalıklar
3.Ağır
ekonomik bunalımlar
4.Şiddet
olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde
ilan edilir.
İlk
üç durumda Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 6 ayı geçmemek
üzere OHAL ilan edebilir. Dördüncü durumda ise Cumhurbaşkanı başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulu MGK da görüşünü alarak 6 ayı geçmemek üzere OHAL ilan
edebilir
OHAL
kararı verilmesi durumunda karar RG de yayınlanır TBMM onayına sunulur.
Bakanlar
Kurulu’nun istemi üzerine Meclis 4 ay uzatabilir veya OHAL kaldırılabilir.
SIKIYÖNETİM,
SEFERBERLİK VE SAVAŞ HALİ:
1-Hür
demokratik düzene veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik
2-Olağanüstü
hal ilanını gerektiren hallerden daha ağır şiddet hareketlerinin yaygınlaşması
3-Savaş
hali, ayaklanma olması
4-Vatan
veya cumhuriyete karşı kuvvetli bir eylemin baş göstermesi
5-Ülkenin
ve milletin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin
yaygınlaşması sebepleriyle Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan Bakanlar
Kurulu, MGK nun da görüşünü alarak süresi altı ayı geçmemek üzere Sıkıyönetim
ilan edebilir.
—Bu
karar derhal RG de yayımlanır ve aynı gün TBMM onayına sunulur. TBMM gerekli
gördüğü takdirde sıkıyönetim süresini kısaltabilir, uzatabilir veya
kaldırabilir.
—Sıkıyönetim
TBMM kararı ile her defasında 4 ayı aşmamak üzere uzatılabilir. Savaş
hallerinde bu süre aranmaz.
—Sıkıyönetim
hallerinde;
1-Kolluk
görev ve yetkileri askeri makamlara geçer
2-Temel
hak ve hürriyetlerde kısıtlanma daha fazla olmakta
3-Bazı
suçların yargılanması sıkıyönetim askeri mahkemesinde yapılabilmektedir.
—Sıkıyönetim
komutanları Genelkurmay Başkanlığına bağlı olarak görev yaparlar.
İDARENİN
ESASLARI:
İdare,
kuruluş ve görevleri ile bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş
ve görevleri merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu
tüzel kişiliği ancak kanunla veya kanunun açıkça dayandığı yetkiye dayanılarak
kurulur.
İdarenin
her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. Ancak Cumhurbaşkanının
tek başına yapacağı işlemler ile yüksek askeri şura kararları yargı denetimi
dışındadır.
Yargı
yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.
Yerindelik denetimi yapılamaz.
İdari
işlemin uygulanması halinde
1.Telafisi
güç veya imkânsız zararların doğması ve
2.İdari
işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi
durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.
Merkezi
idare kuruluşu coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin
gereklerine göre illere illerde diğer kademeli bölümlere ayrılır. İllerin
idaresi yetki genişliği esaslarına dayanır.
Mahalli
idareler il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını
karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen kamu tüzel kişileridir.
Mahalli
idarelerin seçimleri 5 yılda bir yapılır.
Mahalli
idarelerin seçilmiş organlarının organlık sıfatını kazanmaları veya
kaybetmeleri konusundaki denetim yargı yoluyla olur ancak görevleri ile ilgili
bir suç sebebiyle hakkında soruşturma veya kovuşturma olursa içişleri bakanı
geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırabilir.
Görev
ve sorumlulukları disiplin kavuşturmasında güvence:
Memurlar
ve diğer kamu görevlileriyle kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve
bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin
cezası verilemez.
Uyarma
ve kınama cezaları hariç disiplin kararları yargı denetimi dışına bırakılamaz
Memurlar
ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan
doğan tazminat davaları ancak idare aleyhine açılır. İdare ilgili kişiye daha
sonra rücu eder.
M.124-YÖNETMELİKLER
Başbakanlık,
Bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri kendi görev alanlarını ilgilendiren
kanunların, tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere bunlara aykırı olmamak
şartıyla çıkarılırlar.
Hangi
yönetmeliklerin resmi gazetede yayınlanacağı kanunla belirtilir. Aksine hüküm
yoksa yönetmelikler yayımlandığı gün yürürlüğe girerler.
M.130-YÜKSEKÖĞRETİM
KURUMLARI:
Yükseköğretim
kurumları devlet tarafından kanunla kurulur. Kazanç anlamına yönelik olmamak
şartıyla vakıflar tarafından Yükseköğretim kurumları kurulabilir üniversiteler
ve bunlara bağlı birimler devletim gözetime ve denetime altındadır.
Rektörler
Cumhurbaşkanınca; dekanlar YÖK tarafından atanır.
TSK
ve Emniyet teşkilatına bağlı Yükseköğretim kurumları özel yükümlere tabidir.
KAMU
KURUM NİTELİĞİNDEKİ MESLEK KURULUŞLARI:
Belli
bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak mesleki
faaliyetlerini kolaylaştırmak ve geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri
ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlük ve güveni hakim kılmak, meslek
disiplinini sağlamak maksadıyla kanunla kurulan kamu tüzel kişileridir.
Kuruluş
amaçları dışında faaliyette bulunamazlar.
Bu
kuruluşlar üzerinde devletin idari ve mali denetimine ilişkin kurallar kanunla
düzenlenir.
Amaçları
dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarına Cumhuriyet Savcısının istemi
üzerine mahkeme kararıyla son verilir.
Organlarının
seçimlerinde siyasi partiler aday gösteremezler
M.137.KANUNSUZ
EMİR:
Kamu
hizmetlerinde çalışan bir kimse üstünden aldığı bir emri yönetmelik, tüzük,
kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse yerine getirmez bu aykırılığı
emri verene bildirir. Ancak üstü emrinde ısrar ederse ve yazı ile yenilerse
emri yerine getirir bu durumda emri yerine getiren sorumlu olmaz.
Konusu
suç olan bir emir hiçbir suretle yerine getirmez. Yerine yetiren kimse
sorumluluktan kurtulamaz.
MAHKEMELERİN
BAĞIMSIZLIĞI:
—Hâkimler
görevlerinde bağımsızdırlar.
—Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hâkimlere emir ve talimat veremez.
—Görülmekte
olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde görüşme yapılamaz.
—Yasama
ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır.
M.140-HÂKİMLİK
VE SAVCILIK TEMİNATI VE MESLEĞİ:
—
Hâkimler ve savcılar azlolunamaz.
—Kendileri
istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliliğe ayrılamaz
—Bir
mahkemenin veya kadronun kaldırılması nedeniyle aylık ödenek ve diğer özlük
haklarından yoksun bırakılamaz.
—Hâkimlik
ve savcılık meslek içi eğitim ve diğer özlük işeri mahkemelerin bağımsızlığı ve
hâkimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
—Hâkimler
ve savcılar idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlıdırlar.
Hâkimler
ve savcılar istemedikçe 65 yaşına kadar emekli edilemezler.
—Mahkemelerin
kuruluşu görev ve yetkileri işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir.
—Hâkim
ve savcıların denetimi Adalet Bakanlığı izni ile adalet müfettişleri tarafından
yapılır.
M.145-ASKERİ
YARGI
Asker
kişilerin askeri suçlarıyla, bunların asker kişiler aleyhine veya askeri
mahallerde, askeri hizmet ve görevlerle ilgili olarak işledikleri suçlara ait
davalara bakarlar.
Savaş
ve sıkıyönetim hallerinde hangi suçlar ve hangi kişiler bakımından yetkili
oldukları kanunla düzenlenir.
YÜKSEK
MAHKEMELER:
1.Anayasa
mahkemesi.
2.Yargıtay.
3.Danıştay.
4.Askeri
Yargıtay.
5.Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi
6.Uyuşmazlık
Mahkemesi.
ANAYASA
MAHKEMESİNİN KURULUŞU
11
asıl ve 4 yedek üyeden oluşur.
1-Üyeleri
Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, AYİM, Sayıştay Başkanı veya üyesi
olmalıdır.
2–40
yaşını doldurmuş yükseköğretim görmüş ve kamu hizmetinde 15 yıl çalışmış
olmalıdır.
a)Yüksek
öğrenim kurumlarının; hukuk, iktisat, siyasal bilimler dallarında öğrenim
görmeli
b)Rektör,
dekan, Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, General, Amiral, Büyükelçi, Bölge Valisi
veya Vali olmalıdır.
c)Mesleğinde
avukat, olarak bilfiil çalışmalıdır.
Göreve
seçilip de kabul etmeyenler 1 ayda tekrar seçilir.
65
Yaşını doldurunca emekliliğe ayrılırlar.
Başkan
ve Başkan Vekilinin Seçimi
Asıl
üyeler arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunlukla 4 yıl için
seçilir.
Anayasa
Mahkemesinin Görevleri
1-Kanunların,
KHKlerin ve TBMM İçtüzüğünü şekil ve esas bakımından denetler. Anayasa
değişikliklerini ise sadece şekil bakımından denetler.
OHAL,
Sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan KHK şekil ve esas bakımından
Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasaya dava açılamaz.
Şekil
bakımından denetleme Cumhurbaşkanlığınca veya TBMM üyelerinin 1/5tarafından
istenebilir. Kanunun yayınlandığı tarihten itibaren 10 gün geçtikten sonra
şekil bozukluğuna bağlı iptal davası açılamaz.
2-Yüce
Divan sıfatıyla yargılar.(Cumhurbaşkanı,BK üyeleri ,Anayasa mah.,Yargıtay
Danıştay,Askeri Yargıtay,AYİM,HSYK Başkan ve üyelerini Başsavcılarını)yüce
divan kararları kesindir.
3-Siyasi
partilerin kapanmasına bakar.
4-Üst
düzey devlet yöneticilerini ve yüksek yargı organı mensuplarını Yüce Divan’da
yargılar.
5-Siyasi
partilerin mali denetimini yapar.
İptal
Davası Açmaya Yetkili Olanlar:
İptal
davası kanunlar, KHK ve TBMM içtüzükleri hakkında açılır.
1-Cumhurbaşkanı
2-İktidar
ve ana muhalefet partisi meclis grupları
3-TBMM
üye tamsayısının 1/5’i
—TBMM’den
kanunların şekil bozukluğu iddiasıyla dava açılamaz.
—Milletlerarası
anlaşmaların aleyhine Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.
—Dava
açma süresi kanunlar, KHK ve TBMM içtüzüğü RG de yayınlanmasından başlayarak 60
gündür.
—Anayasa
Mahkemesi kararları kesindir.
—İptal
davaları geriye yürümez.
Başkan
ve Üyelerin Giremeyeceği Davalar
1-Kendilerine
ait ya da kendilerini ilgilendiren davalar
2-Aralarında
evlilik bağı kalkmış olsa bile eşinin kan ve sıhriyet yönünden usul ve fürunun
4. dereceye kadar olanların davaları
3-Hâkim,
savcı ve hakem sıfatıyla baktığı ve bilirkişilik ile tanıklık yaptığı davalar.
4-İstişare
mütalaa ve kanaat beyan etmiş olduğu davalar
M.154-YARGITAY
Adliye
mahkemeleri tarafından verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine
bırakmadığı karar ve hükümleri son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli
davaların ilk ve son derece mahkemesidir. Yargıtay üyeleri, birinci sınıfa
ayrılmış adli hâkim ve savcılar arasından Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca
seçilirler.
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı ve vekili 5 aday arasından Cumhurbaşkanınca 4 yıl için
seçilir.
M.155-DANIŞTAY
İdari
mahkemelerce verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı
kararlara karşı son inceleme merciidir.
Danıştay
davaları görmek Başbakan ve Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarıları,
kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında 2 ay
içinde düşüncelerini bildirmekle ve tüzük tasarılarını incelemek, idari
uyuşmazlıkları çözmekle görevlidir.
Danıştay
üyeleri Cumhurbaşkanınca seçilir.
M.156-ASKERİ
YARGITAY
Askeri
mahkemelerce verilen kararlara karşı son inceleme merciidir.
3
aday gösterilir. Cumhurbaşkanı üyelerini seçer.
M.157-ASKERİ
YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ
Askeri
olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile asker kişileri ilgilendiren, askeri
hizmete ilişkin idari işlem ve eylemden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece
mahkemesidir.
Askeri
hakim sınıfından olmayan üyelerin görev süreleri 4 yılı geçemez.
Askerlik
yükümlülüklerinden doğan uyuşmazlılarda ilgilinin asker kişi olması şartı
aranmaz.
M.158-UYUŞMAZLIK
MAHKEMESİ
Adli,
idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını
kesin olarak çözer.
Diğer
mahkemeler ile Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa
Mahkemesinin kararı esas alınır.
Bu
mahkemenin başkanlığı Anayasa mahkemesince seçilir.
M.159-HAKİM
VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kurulur ve görev yaparlar
Kurulun
Başkanı Adalet Bakanıdır.
Kurulun
kararlarına karşı yargı yolu kapalıdır.
M.160-SAYIŞTAY
Genel
ve katma bütçeli idarelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını TBMM adına
denetler sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlar ve kanunlarla
verilen inceleme ve denetleme işlemlerini yapmakla görevlidir.
Sayıştay’ın
kesin hükümlerine karşı ilgililer yazılı bildirimden itibaren 15 gün içinde bir
kereye mahsus olmak üzere karar düzeltme yoluna gidilebilir. Bu kararlara karşı
idari yargı yoluna başvurulamaz.
Vergi
ve benzeri mali yükümlülüklerde Danıştay ve Sayıştay uyuşamazsa, Danıştay’ın
kararı esastır.
M.161-BÜTÇENİN
HAZIRLANMASI VE UYGULANMASI
Devletin
ve KİT dışındaki kamu tüzel kişilerinin harcamalarını yıllık bütçelerle
yapılır.
Bütçe
Kanununa bütçe dışı hükümler konamaz.
Bakanlar
Kurulu genel ve katma bütçe tasarıları ile milli bütçe tahminlerini gösteren
raporu , mali yıl başından 75 gün önce TBMM’ne sunar. Bütçe raporu Bütçe
Komisyonunda (40 kişi) incelenir. Bütçe komisyonunca 55 içinde kabul edilip
TBMM de görüşülür ve mali yıl başına kadar karar bağlanır.
TBMM
üyeleri bütçe kanun tasarılarının Genel Kurulda görüşülmesi sırasında gider
artırıcı ve gelir azaltıcı önerilerde bulunulamaz.
Bakanlar
Kuruluna KHK ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilemez.
M.164-KESİN
HESAP
Kesin
hesap kanun tasarıları kanunda daha kısa bir süre kabul edilmemişse, ilgili
oldukları mali yılın sonundan başlayarak en geç 7 ay sonra Bakanlar Kurulunca
TBMM’ne sunulur.
Sayıştay
genel uygunluk bildirimini kesin hesap kanun tasarısının verilmesinden
başlayarak en geç 75 gün içinde TBMM ne sunar.
Genel
Kurul kesin hesap kanun tasarısını yeni yıl bütçe kanunu tasarısıyla beraber
görüşerek karar bağlar
Sermayesinin
yarıdan fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Devlete ait olan kamu
kuruluş ve ortaklarında denetim görevi TBMM ne aittir Sayıştay’ca yapılmaz.
ANAYASANIN
DEĞİŞTİRİLMESİ
Anayasanın
değiştirilmesi TBMM üye tamsayısının en az 1/3 tarafından yazıyla teklif edilebilir.
Genel
kurulda iki kez görüşülür. Kabulü TBMM üye tam sayısının 3/5 ‘ü yani 330 oyla
kabul edilir.
Cumhurbaşkanı
Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları bir daha görüşülmek üzere TBMM ne
gönderebilir. Meclis geri gönderilen kanunu üye tam sayısının 2/3 ile aynen
kabul ederse Cumhurbaşkanı bunu halkoyuna sunabilir.
Meclisçe
üye tamsayısının 3/5 ile veya 2/3 az oyla kabul edilen anayasa değişiklikleri
Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği zaman halkoyuna sunulmak üzere
RG de yayımlanır.
Doğrudan
veya Cumhurbaşkanının iadesi üzerine Meclis üye tamsayısının 2/3 ile kabul
edilen Anayasa değişikliğine ilişkin kanun veya maddeleri Cumhurbaşkanı
tarafından halkoyuna sunulabilir. Bunlar RG de yayımlanır.
Halkoyuna
sunulan kanun değişikliklerin yürürlüğe girmesi için halkoylamasında kullanılan
geçerli oyların yarısından çoğunun kabul olması gerekir.
SAVAŞ
HALİ
Bakanlar
Kurulu ister. TBMM karar verir, Cumhurbaşkanı onaylar.
DEMOKRASİNİN
4 TEMEL ŞARTI
1.
Cumhuriyet
2.
Serbest seçim
3.
Vatandaşların temel haklarının tanınması
4.
Serbest örgütlenme
Ülkemizde
temsili demokrasi vardır.
Anayasa
Hukuku
Hukuk:Toplum
hayatını düzenleyen kurallar bütünü (ihlal durumunda devlet otoritesi
tarafından yaptırım uygulanır)
Anayasa:Devlet
faaliyetlerini düzenleyen yasa metni.Devletin oluşum biçimini düzenler.Hem
devleti hem bireyi kapsar.Devletle birey ilişkilerini hukuk kurallarına bağlı
olarak düzenler
Pozitif
Hukuk: Yürürlükteki Hukuk kuralları
Anayasa
Üstünlüğü Kuralı:Diğer hukuk kurallarının anayasa metnine uygun olması
kuralıdır.(1982 anayasası 11.mad.)Anayasa mahkemeleri bunu denetler.
Anayasal
Yönetim:Fransız ihtilalinde ortaya çıkmaya başladı.
Mutlak
Monarşi:Bir kişinin devlet otoritesi olması.Tüm kuvvetlerin tek elde
olması.(eski düşünceye göre kral tanrının temsilcisi bu yüzden yetkiler
sınırsız.Teba bu yetkilere uymak zorunda olan kralın yönetimi altındaki halk.)
18.yy.
Anayasacılık hareketleri:Amerika’da İngiliz kolonileri anayasal yönetimlerin
temelini attı.İlk Virginia sonra da diğer koloniler bağımsızlık bildirgelerini
yayınladılar.O zamanlar Hukuk ta fransızcanın daha etkili olması sebebiyle
Fransız ihtilalinin etkileri daha geniş ve daha hızlı göstermiş oldu.
Meşruti
Monarşi:Devlet yetkileri anayasaca düzenli.Parlamentoda da aristokratlar yer
alıyordu.
Osmanlı-Türk
Anayasacılık hareketleri: 1839 Tanzimat Fermanı ile batıya benzer bir takım
gelişmeler oldu.
-Tanzimat
Fermanı:Kişinin haklarını düzenleyen bir metindir ama anayasa değildir çünkü
tek taraflı bağlayıcı bir metindir.Amaç Osmanlının batının gelişmesini
yakalayabilmek.
-1854
Islahat Fermanı:Anayasa değil yaptırım uygulayabilecek bir mekanizma mevcut
değil.İçeriği her Osmanlı vatandaşının haklarını belirtmek (vergi,askerlik
memurluk din ırk ayrımı olmadan)
-1876
Kanun-i Esasi:Anayasa metnidir.Anayasa hareketlilikleri neticesinde olmuş olup
aynı derecede değildir.
-Denetleme
Mekanizması:Meclisi Umumi:
Mebus:Seçimlerle
olurdu bu hak erkeklere tanındı Ayan:Padişah tarafından seçilenler.
Padişahın
yasama yetkilerini sınırlayamıyor.En son yetki yine padişahta.Kanun-i Esasi’ye
göre kanun tasarısı için kanun tasarısı için padişaha danışılır.İzin verirse bu
iki meclis görüşür ve padişahın onayı için tekrar padişaha gider.Onay yetkisini
kullanmazsa yasama süreci tamamlanmadan sona ermiş olur.
1909
da kanun tasarısı için padişaha sorulması kaldırıldı.Padişah söz konusu yasayı
onaylamazsa yasa tasarısı meclise tekrar geri dönecek ve eğer 2/3 çoğunluk
sağlanırsa tasarı padişaha tekrar gider ve onayı zorunludur.Ayrıca bu yılda
padişahın parlamentoyu fesih yetkisine sınır getirildi.Meclis feshinden en geç
3 ay içinde seçimlerin yapılması mecburidir.
1921
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu: (Devletin temel düzeni hakkındaki kanun)
Yürürlüğe
koyan 1920 de kurulan TBMM.1921’de meclis bu metni yürürlüğe koymuştur.Teknik
anlamda anayasa değil.Sadece devletin temel idaresi hakkında maddeler içerir.
**
1.Madde:Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir.(geleneksel yönetim
biçiminden rasyonele geçiştir) Devrimci bir ilke.Padişahı ve saltanatı yok
sayar.
Klasik
Literatüre göre Hükümet Sistemlerinin Tasnifi:
-Devlet
Yetkilerinin hangi makamlarda olduğu
-Farklı
organların karşılıklı olarak birbiri üzerinde sahip olduğu yetkiye göre
Kuvvetler
Birliği:Yasma ve yürütmenin aynı organın elinde olduğu sistem
-Yasama
ve yürütme organları yürütme organında olan sistemler(monarşi,diktatörlük)
-Yasama
ve yürütme yasama organında olabilir.(meclis hükümeti sistemi)
1921
anayasası 8.maddesine göre TBMM icra vekillerini(bakanlar kurulu) seçme ve
görevine son verme yetkisine sahiptir.Fakat bakanlar kurulu meclisi
feshedemez.Aynı anayasada bir devlet başkanlığı müessesi yoktur.Bu sistem
İsviçre de halen geçerlidir.
Kuvvetler
Ayrılığı: Yasama ve yürütme organları ayrıdır.Bu sistem 2’ye ayrılır
-Başkanlık
:Yasama ve yürütme sert ve kesin olarak ayrı.
-Parlamenter:
Yasama ve yürütme yumuşak ve esnek olarak birbirinden ayrı.
Başkanlık
Sistemi:Yasama yetkisi “kongre” denilen organdadır.Yürütme yetkisi ise başkana
aittir.Başkan, “yasama organı” kongreyi feshedemez aynı şekilde kongrede
başkanı feshedemez.Sadece başkanın ağır bir suç işlemesiyle başkan
feshedilebilir(impeechment)
Başkan
halk tarafından seçilir(oylama ile yada dolaylı olarak halkın seçiciler
kurulunu seçmesi ve bu kurulun da başkanı seçmesi gibi).Aynı zamanda halk
kongre üyelerini de seçer ve bu kişiler de yasama yetkisini kullanırlar.
*Organların
kesin ve sert biçiminde ayrı olduklarının belirtileri:
-Başkan
ve kongre ayrı ayrı seçiliyor
-Karşılıklı
fesih yetkileri yok.
Başkan
bir takım yardımcılar kullanır.Fakat parlamentodakilerden farklı.Başkan mutlak
yürütme yetkisine sahip.Ayrıca bu yardımcı kişiler yürütme yetkisinde başkanla
eşit statüde değiller.Sadece danışman pozisyonundalar.Bu sistemde yürütme
monist bir karakterde.Başkan için güven oyu söz konusu değildir.Kongrenin
belirlediği süre zarfında yürütme yetkisini kullanır.
Parlamenter
Sistem(Kuvvet Ayrılığı):Yasma yürütme farklı organda.Yürütme yetkisi devlet
başkanı ve bakanlar kurulunda.Yasama yetkisi ise meclis (parlamentoda).Yasma
organı halk tarafından seçilir.Bu organda salt çoğunluğa sahip olan bakanlar
kurulunu da oluşturmaya yetkili olur.Bu sistemde yürütme düalist bir
karakterdedir.Yasma ve yürütme karşılıklı olarak hukuki haklara sahiptir.
Çoğunluk
alan parti başkanı bakanlar kurulu listesini devlet başkanına sunar onay alırsa
parlamentodan güvenoyu alması gerekir.Alamazsa hukuki varlığı sona erir.Eğer
seçimlerde çoğunluk sağlanmazsa koalisyon hükümeti kurulabilir. Hükümet
faaliyetleri sırasınca bu güvenoyunu koruması gerekir.Eğer kaybederse “gensoru”
mekanizması ile hükümetin hukuki varlığı sona erdirilebilir.Buna ek olarak bu
mekanizma tek bir bakan ya da milletvekiline de verilebilir.Bu yasama organının
yürütme organını durdurabilecek bir mekanizmadır.Klasik parlamenter sistemlerde
başkanın meclisi fesih yetkisi vardır fakat sınırsız değildir belirli kuralları
vardır.1961 anayasası 108.mad. ile 1982 116.mad. ‘si cumhurbaşkanına meclis
seçimlerini yenileme yetkisi vermiştir.Meclis seçimlerinin yenilenmesinde
hukuki varlık sona ermez yeni genel seçimin yapılması ve bunun yürürlüğe
girmesine kadar eski yasama organı görevini sürdürür.Meclis feshinde ise yasama
yetkileri o anda biter.1982 anayasası fesih yetkisi değil de seçimlerin
yenilenmesi yetkisini tanımıştır sebebi ise ülkenin meclissiz kalmaması.
Çoğunluğa
sahip hükümet anayasada öngörülen tarih öncesi bir tarihte erken seçim kararına
varabilir.Anayasaya göre meclisin görev süresi 5 yıldır.Fakat bu süreden önce
bu görev sona erebilir.Bu süre sabit bir süre değildir.Gensoru ile bu süre kısa
olabilir.Erken seçimin ise çeşitli sebepleri olabilir.Mevcut hükümet ileriyi
düşünerek kendine uygun bir zamanda erken seçim yaptırabilir.82 den beri hep
erken seçim yapıldı.Ve hiç meclis seçimlerinin yenilenme yetkisi
kullanılmadı.Yürütme yetkisi devlet başkanı ve bakanlar kurulu arasında kullanılır.Parlamenter
sistemlerde devlet başkanının yetkisi semboliktir.Bu sistemlerde bakanlar
kurulu hukuki ve siyasi açıdan sorumludur.
*Yetkiler
ve sorumlulukların birbirine paralel olması gerekir*
Karşı
İmza:Cumhurbaşkanları icrai alanlarda gerçek yetkilere sahip
değillerdir.Başkanın eylemleri semboliklerdir.Başkanlar tek başlarına yürütme
yetkileri yoktur bunun için bakanlar kurulu ve başbakanın imzası gerekir
(counter signature)
Yetkileri
Ör:Bakanlar kurulunu toplantıya çağırmak
Kanun
imzalamak
Yasama
yılı başında konuşma yapmak
Yarı
Başkanlık Sistemleri: (kuvvetler ayrılığı)Karma melez niteliktedir.Yürütme
cumhurbaşkanı ve bakanlar kuruluna ait,yasama ise parlamentoya aittir.Başkan
halk tarafından seçilir.Bu başkanlar sembolik değil icrai yetkilerle donanmıştır.Bu
yetkileri bakanlar kurulu ile paylaşır.Halk iki ayrı seçimle başkanı ve
parlamentoyu seçer.İki ayrı seçim olur.Parlamento genel seçimleri sonucunda
çoğunluktaki parti hükümeti kurar çoğunlukta değilse koalisyonla hükümeti
kurabilir.Yasma ve yürütmenin yetkileri parlamenter sistemdeki gibidir.Aynı
şekilde güvenoyu vardır.Hükümet görevi süresince yine bu güvenoyunu korumak
zorundadır.Cumhur başkanının meclisi fesih yetkisi vardır.Bu sınırlı değil
başkan dilediği zaman fesih yetkisini kullanabilir.
1923
de yapılan değişikliklerle rejimin adı cumhuriyet oldu.Cumhurbaşkanlığının adı
kondu.Hükümetin oluşum prosedürü de değişti.CB. meclis üyeleri arasından
başbakanı seçer başbakan da bakanlar kurulunu seçer onaylanmasından sonra
yürürlüğe girmiş olur.
1924
Anayasası:
4.Madde:
Egemenlik yetkisi Türk milleti adına TBMM’ye devirli.
5.Madde:
Meclis Hükümeti sistemini uygular
7.Madde:
Yasama organı üstün yetkilere sahiptir.Yürütmeyi denetleyebilir.
6.Madde:
Meclis yasa yetkilerini kendi kullanır.
7.Madde
1.Fıkra Yürütme yetkisini Cb. Bakanlar kurulu tarafından kullanır.
24-60
arasında da meclis yürütme yetkisini kullanmaya teşebbüs etmedi.
39.Madde:
Karşı imza ilkesi (CB.’nin kararları,eylemleri i ve işlemleri başbakan ve
bakanlar kurulunca imzalanır.
44-46.Maddeler:
Bugünkü başbakan ve bakan seçimleri ve bakanların sorumlulukları (“kolektif”
tüm bakanların parlamentoya olan sorumlulukları bireysel sorumluluk ise her
bakanın kendi işine olan sorumluluğu.)
Başka
bir özellik ise sert olması ve anayasanın üstünlüğüne önem veriyor
olmasıdır.(Anayasa hükümlerinin değiştirilmesi veya kaldırılması eğer normal
yasalardan ve adi kanunlardan daha zorsa bu anayasa serttir.)
82
anayasasına göre bir milletvekili tek başına kanun değişikliği tasarısı
verebilir fakat anaysa değişikliği için meclisin 1/3 !inin imza vermesi
gerekir.
102.Madde:
Anayasa değişiklik teklifi.
-Tam
üye sayısının üçte birinin imzası
-Tam
sayının 2/3 kabul oyu
-1.Maddenin
değişmesi için tasarı bile verilemez.
103.Madde:Anayasa
üstünlüğü ilkesine yer verir.Hiçbir kanun anayasaya aykırı olamaz.Aykırı bir
hüküm olursa anayasa mahkemesi tarafından iptal olur.
Bu
anayasa çağdaşlaşmanın olması için laikliğin gerekli olduğunu
vurguluyordu.Laiklik ve çağdaşlaşma yolunda önemli adımların bulunuyor olmasına
rağmen bu anayasada 2.maddede dinin İslam olduğu ifade edilmiştir.Ayrıca
26.maddeye göre meclis ahkam-ı şer’iyye ‘nin temizi ile hükümlüdür.1961
anayasasında bu hükümler kalkmıştır.
1924
anayasası tüm insan haklarına değil de klasik haklar denilen hükümlere yer
vermiştir.Sosyal haklar yoktu.Ayrıca bu varolan klasik hakların da nasıl
kullanılacağı da ayrıntısıyla söz edilmemiş sadece adı belli.
Negatif
statü hakları(klasik): Yaşama,dilekçe
Pozitif
statü hakları (sosyal): Eğitim,sağlık.
1924
anayasası özü itibariyle çoğunlukçu (majoritarian) bir karakterde.
Çoğunlukçu
Demokrasi(majoritarian):Belli bir zaman dilimindeki hakim aritmetik anlamdaki
çoğunluk mutlak ve sınırsızdır.Rousseau bunu varsayımlarla açıklamıştır.Bu
görüş Fransız Rousseau’nundur.Ona göre genel irade (Bir toplumun tümünün
iradesi) mutlak ve şaşmazdır ayrıca sınırsız yetkilere sahiptir.Genel irade her
zaman kamu iyiliğine önem verir.
1924
anayasası bu sistemi benimsemiştir.sayısal çoğunluğun iradesini sınırlayacak
herhangi bir mekanizma yoktur.Bu düzende azınlık haklarını savunacak hiçbir şey
yok.Ayrıca bu sistemde iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkileri düzenleyecek
herhangi bir mekanizma da söz konusu değil.Bu anayasa sistemi çeşitli
anti-demokratik hareketlere yol açtığı için 27 mayıs. 1960 ta darbeyle sona
erdirildi.1924’te bu sistemin kabul edilmesinin sebebi o zamanlar siyasal
hayatın Fransız kamu hukukundan etkilenmiş olmasıydı.Ve bu Fransız hukuku
Rousseaucudur bu sebeple Türkiye’de bu sistemi benimser.O zamanlar rejim için
tek tehlikenin saltanat olduğu düşünülüyordu.Milletin temsilcilerinin sorun
olabileceği düşünülmüyordu.Ayrıca bu sistem devrimlere daha elverişliydi.Bu
sebeplerden dolayı kabul edildi.1924 anayasasının 102 maddesi bu anayasanın
sert olduğunun belirtisidir.Ayrıca anayasa üstünlüğü ilkesi de benimsenmiştir.
1960
darbesiyle yeni bir dönem başlamıştır.Yasama ve yürütmenin nasıl uygulanacağı
Milli Birlik Konseyinin yayınladığı 1.no’lu geçici anayasa ile
belirlenmiştir.Buna göre yasama yetkisi MBK’de.Yürütme yetkisi bakanlar kurulu
eliyle kullanılacak.Bu bakanlar kurulunun tayin yetkisi MBK başkanı Cemal
Gürsel’e ait.ayrıca Cemal Gürsel aynı zamanda MBK,başkomutan başbakan,devlet
başkanı sıfatlarına sahip.
Prof.
Dr. Sıdık Sami Onar başkanlığındaki İstanbul Konseyine yeni bir anayasa
oluşturma yetkisi verildi.Fakat hazırladıkları taslak yoğun tepkiler aldı.Çünkü
milletin temsilcilerinin yetkileri olabildiğine kısıtlanmıştı.(tepki mantığı
:her anayasa bir öncekine tepki niteliği taşır.)
Kurucu
Meclis yasama meclislerinden farklıdır.Kurucu meclis bir ülkede yeni bir
anayasa düzeni yapmaya yetkili bir meclis ve hiçbir hukuk kuralı kurucu meclisi
sınırlayamaz.Bir ülkenin anayasal düzenini baştanbaşa değiştirme hakkına sahip
olan meclistir.Yetkileri sınırsız fakat istediği anayasal düzeni
getiremez.Hukuksal yaptırımı yoktur ama sosyolojik anlamda sınırlıdır.
Yeni
anayasayı oluşturmak için kurulan kurucu meclis iki meclisten oluşur.1.’si
MBK’den oluşur diğeri ise temsilciler meclisi (seçmen iradesiyle
oluşur)Mecliste o tarihte yer alan partilerin temsilcilerinden
oluşur.(CHP;CKMP).İki dereceli seçime benzer bir seçimle kuruldu.
Kısa
sürede 61 anayasasını hazırlamış ve 9 Temmuz 1961’de halk tarafından
onaylanarak yürürlüğe girmiştir.Ve ardından seçimlerle yönetim sivillere
terkedilmiştir.
1961
Anayasası’nın Temel Nitelikleri
Çoğunlukçu
demokrasi anlayışından çoğulcu demokrasi anlayışına geçilmiştir.Yasama yürütme
ve yargı ayrı ayrı anayasaya bağlı.Yani anayasanın üstün olduğu bir siyasi
düzen öngörülüyor.1924’ten farklı olarak kuvvetler ayrılığı ilkesi
benimsenmiştir.18.yy. anayasa hareketlerinin kaynağı aydınlanma
felsefesidir.Montesquieu bu sıralar kuvveler ayrılığı teorisini yarattı.Tabi o
zamanlar bu kuvvetler ayrılığı sistemi farklı idi.Bugünkü siyasal parti yapısı
o zamanlar yoktu.Günümüz şartlarında kuvveler ayrılığı ilkesinin önemi yargı
organının bağımsız olmasındandır.24 anayasasında yasama yürütme TBMM
elinde.Yasama kendinde yürütme CB ve bakanlar kurulu eliyle yapılıyor.Yargı
yetkisi bağımsız mahkemelerin.Bağımsız olarak geçiyor fakat bunu uygulayacak
mekanizmalar bu anayasada yok 61 anayasasıyla tüm bunlar düzenlendi.
1961
anayasası kuvvetler ayrılığı ilkesini yerleştirdi ayrıca yasamayı da iki
meclise ayırdı.
-Millet
Meclisi
-Cumhuriyet
Senatosu.(Anayasaya aykırı kanunların yürürlüğe girmesini engelleyecek bir ön
mekanizma )
Bu
anayasa devlet iktidarının bölüşülmesinde sadece yatay değil dikey şekilde de
bir idari parçalama yoluna gitmiştir
Temel
Haklar ve Özgürlükler: 1961 anayasasında her şeyden önce temel hak ve
özgürlüklere ilişkin madde sayısı daha fazla ayrıca ayrıntıları da içeriyor.24
anayasası temelde özgürlüklere yer verdiği halde güvence yoktur. 61’de bu söz
konusu değil 3 kategori vardır.
-Anayasanın
herhangi bir hakkı düzenleyen herhangi bir hükmünde o hakları düzenleyen
herhangi bir sınırlayıcı ifadeye yer yok.Mad.20-21
-Herhangi
bir maddede sınırlama yok,bunların kanunla düzenlenebileceği ve kanun ile
sınırlanabileceği haklar.(Basit yasa kaydıyla düzenlenen haklar) Mad.17
-Nitelikli
yasa kaydıyla düzenlenen haklar.Anayasa maddesinde hakkı düzenleyen hükmünde o
hakkın hangi gerekçeler ile sınırlanabileceği belirtiliyorsa.Mad.18
Temel
Hak ve özgürlüklerin sınırlanması:(mad.11.)
1-)Temel
hak ve özgürlüğü düzenleyen kanun kesinlikle anayasanın temeline ve özüne uygun
olmalıdır ancak kanunla düzenlenir.
2-)Öze
dokunma yasağı: Hakkın özü kullanımı sınırlayan bütünüyle ortadan kaldıran
bütün işlemler öze dokunma yasağına girer ve geçersiz olur.
11.mad
71’e kadar tüm temel hak ve özgürlükler için güvence olmuştur.
1961
Anayasasının uygulanması: D.P.’nin anayasa yapımından dışlanması aynı zamanda
seçmenlerin çoğunun dışlanması idi.D.P.’nin mirasçısı sayılan A.P. sık sık yeni
anayasaya eleştiri yapıyordu.65’te tek başına iktidar oldu.69'da da yine
iktidarı tek başına elinde tuttu.Bu eleştirilerinin onları iktidar yapması
halkın da bu yeni anayasayı benimsemediğini gösterir.
A.P.’ye
göre bu anayasa kamu düzenini bozuyor ve yürütme yetkisinin işlemesini
engelliyordu.Böylece devlet otoritesi günden güne zayıflıyordu.Şiddetin günden güne
artması sonucu askeri güçler yayınladıkları bir muhtıra ile hükümetin istifa
etmesini sağladı.Bu yarı bir askeri yönetim sayılır.Meclis
feshedilmedi,yöneticiler yargılanmadı ve tüm mekanizmalar normal şekilde
işliyordu.Tabi darbe tehdidi altında.
Nihat
Erim başbakanlığında partiler üstü bir geçici yönetim kurulmuştu.Adına partiler
üstü denmesinin sebebi tüm meclisten seçilen ve parti fakı gözetmeden seçilen
ve bunun yanında meclis dışından da yöneticiler alınan bir hükümet
olmasıydı.Bunun amacı T.Sil.Kuv.’nin anayasada istediği değişiklikleri
yaptırabilmesiydi.61 anayasası 71-73 yılları arasında köklü değişikliklere
uğramıştır.Bu değişikliklerin amacı:
-Yürütmenin
otoritesini takviye etmek:61 ilk metninde bak.kur.’nun KHK. çıkarma yetkisi
yoktu.Bu yüzden 64.mad.’ye ek hükümler getirilerek bu yetki verilmiştir.KHK’ler
aslında yasama işlemleridir çünkü yürürlükteki kanunu değiştirirler ya da
yürürlükten kaldırırlar.(fonksiyonel açıdan yasama)
-Özerk
kuruluşların değişikliği:Üniversitelerin özerkliği zayıflatıldı ve TRT’ninki
kaldırıldı.
-Devlet
kanun değişikliğini ancak yasa ile düzenleyebilir.
Tabii
Hakim İlkesi: Bir suçun ancak işlendiği zaman mevcut olan mahkemeler tarafından
yargılanma ilkesidir.Yani suçun niteliğine göre mahkeme kurulamaz.
1402
sayılı kanun. 11.maddeye göre sıkıyönetim ilan edilen yerde Milli Savunma Bak.
Duyduğu ihtiyaç üzerine yeter sayıda sıkıyönetim mahkemesi kurabilir.13.maddede
sıkıyönetim ilanında en çok 3 ay öncesine kadar sıkıyönetim yapılmasına neden
olan suçlar ancak sıkıyönetim mahkemesince uygulanır.Bu hüküm tabii hakim
ilkesiyle çelişir.
Bu
ilkeler sonra kanuni yargı ve kanuni hakim ilkesi olarak adları değiştirildi
fakat bu lafzen anayasaya uygun oldu fakat özünde halen aykırı idi.
1971’de
yapılan değişikliklerden biri de yargıdaki değişikliklerdir.
149.madde
anayasa mahkemesi yetkilerinin bir hükmüne yer verir.Burada anayasa mahkemesine
dava açma yetkilerine sahip olanlar belirtilmiştir.Siyasi partinin grup teşkil
etmesi için 10 vekile ihtiyacı vardır.Temsilci dendiği zaman tek bir vekil bile
yeterlidir.!961 anayasasında temsilcisi olan partilere anayasa mahkemesine dava
açma yetkisi verildi.71-73 deki değişikliklerle bu ortadan kaldırıldı ve sadece
grubu bulunanlara verildi.
Bütün
idari işlemlerin yargı denetim Danıştay ile yapılırdı.71’den sonra askeri
yüksek mahkemeleri kuruldu.Askerlikle ilgisi olanların eylem ve işlemlerini bu
askeri yüksek mahkemeler yürütürdü.
Devlet
Güvenlik Mahkemeleri devletin aleyhine işlemlere bakan mahkemelerdir.Askeri
hakimlerde bulunur.
Değişikliklerin
asıl maksadı yargının sınırlarının artırılması,temel hak ve hürriyetlerin
kısıtlanması bunların sonucu olarak da kamu huzur ve güvenliğinin korunması
idi.
Milli
Güvenlik Konseyi ve 1982 Anayasası’nın Yapılması
27
Ekim 1980’de geçici anayasa düzeni hakkındaki kanun yürürlüğe kondu.Buna göre
yeni anayasa hazırlanana kadar 61 anayasası yürürlükte kalacaktı.Meclis ve CB’
ye tanınan haklar MGK.’nindir.Ayrıca CB’ ye tanınan tüm yetkiler MGK ve devlet
başkanı sıfatına sahip olan Kenan Evren’in olacaktır.Bülent Ulusu’nun kurduğu
hükümette yürütme yetkisini kullanacaktı. Bu konsey süresince de anayasa
yargısı ve idari yargıya sınırlar konuldu.
29
Haz. 198’de yeni bir anayasa hazırlanması için kurucu meclis kanunu yürürlüğe
girdi. İki meclis var üyeler asker ve sivillerden oluşmakta idi.Kurucu meclisin
yetkisi sadece anayasa yapmak değil halk oylamasını düzene koyacak seçmen
kanununu da hazırlamak idi.Asker olanlar MGK sivil olan meclis ise danışma
meclisi denmekteydi.Bu danışma meclisi 160 kişiden meydana gelmekteydi.Bunun
120 ‘si dolaylı olarak MGK tarafından seçilenler geri kalan 40’ı ise direkt
olarak MGK tarafından seçilenlerdi.120 kişinin seçimi için 11Eyl.1980 tarihinde
hiçbir siyasi parti üyesi olmama ve yüksek okul bitirmiş olma şartları
koşulmuştu.Ayrıca her ilin kaç temsilcisi olacağı da düzene konulmuştu.Valiler
başvuruları kabul edip kişiler hakkında geçmiş araştırması yapacaklar ve ayrıca
o il için tespit edilmiş üye sayısının 3 katı kadar adayı MGK’ ye
bildireceklerdi bunları ise MGK seçecekti.Diğer 40 kişi ise doğrudan doğruya
MGK’ ye başvuracaktı.Anayasanın kabulü ve ardından seçim kanununun
hazırlanmasıyla 83’te seçimler yapıldı ve sivil yönetime geçildi.
1961
ve 1982 Anayasalarının Benzerlikleri ve Farklılıkları :
Benzerlikleri:
-Askeri
müdahale sonucunda oldu.
-Bir
kanadı askeri diğer kanadı sivil olan kurucu meclisler tarafından yapıldı
(MGK,MBK) (temsilciler meclisi ,Danışma meclisi)
-Kurucu
meclislerin sivil kanadı seçimlerle oluşmadı
-Hazırlanan
anayasa halkoyuyla yürürlüğe girdi.
-Sivil
kanadın bakanlar kurulunun oluşturulmasında ve düşürülmesinde yetkileri yoktu.
Farklar:
-61
temsilciler meclisi daha temsili nitelik taşımakta yaklaşık 1/3’ü dolaylı bir
seçimle önemli bir bölümü ise kooptasyon yani çeşitli meslek kuruluşlarının
kendi temsilcilerini seçmesiyle oluşmuştur.82 Danışma meclisinde tüm üyeler MGK
tarafından seçildi.
-Temsilciler
meclisinde anayasa yapım sürecinde partilerin de büyük etkisi oldu.Danışma
meclisinde ise partisiz bir anayasa niteliği var 11 Eyl.80 e kadar olan zamanda
partilere mensup olanlar üye olarak kabul edilmedi.
-Danışma
meclisi daha fazla bürokrasi ağırlıklı bir meclis durumundaydı.
-Temsilciler
Meclisi MBK karşısında Danışma meclisinin MGK karşısında olan durumuna göre
daha yetkili idi.temsilciler tarafından kabul edilen metin eğer MBK tarafından
kabul edilmezse ve temsilciler MBK’ nin yaptığı değişiklikleri onaylamazsa
ortak bir kurul oluşturuluyordu.ve bu metin kurucu meclis birleşik
toplantısında oylanırdı burada temsilcilerin sayısal bir çoğunluğu vardı bu da
büyük bir avantajdı.Fakat Danışma meclisinin kabul ettiği herhangi bir metin
üstünde MGK istediği değişikliği yapma yetkisine sahipti.adının da doğru olarak
ifade ettiği gibi bu meclis danışma ve bir ön çalışma meclisi idi.
-61’de
anayasanın halk tarafından onaylanmaması durumunda ne yapılacağı açıktı fakat
81-83 sisteminde bu açıklık yoktu.
-61
anayasasında siyasi partiler kamuoyu oluşturmada aktiftiler hatta anayasanın
kabulüne karşı görüşlerini açıkça beyan edebiliyorlardı fakat 82 halk
oylamasına ilişkin MGK’ nin 70-71 sayılı MGK kararında anayasa üzerinde
tartışmalar sınırlandırılmıştı.Ayrıca feshedilmiş olduklarından siyasi
partilerin kamuoyu oluşturma gibi bir olanağı da yoktu.
-61’in
aksine anayasanın kabulü CB seçimiyle birleştirilmiştir.Buna göre halkoylaması
tarihindeki MGK başkanı CB sıfatını alır ve anayasada belirtilen yetkilerini 7
yıl boyunca kullanır.
1982
Anayasasının Başlıca Özellikleri
-82
anayasası 61’e göre daha kazuistik bir yöntemle hazırlanmıştır:
Genel
nitelikte değil daha ayrıntılı hazırlanmıştır.Bu açıdan her iki anayasada
kazuist sistemle hazırlanmıştır.Bunun sebebi ise her iki anayasanın da tepki
niteliği taşımasıdır dolayısıyla daha ayrıntılı düzenlemeler mevcuttur.Bunun
diğer bir sebebi ise siyasi kültürle alakalıdır.Yaşanan siyasal sorunlara daha
legalistik çözümler bulmak gerekçesi ile bu sistem kullanılmıştır.82 anayasası
61 ‘e göre daha kazuist bir karaktere sahiptir.Her iki anayasanın başlangıç
kısımları mukayese edilirse 82’ninkinin daha uzun olduğu görülür.Ayrıca 1961
anayasasının 151 madde ve 11 geçici maddesi mevcuttu. Fakat 1982 anayasasının
177 maddesi ve 16 geçici maddesi vardır.Ayrıca 1961 anayasasının herhangi bir
maddesine tekabül eden 1982 anayasası maddesi diğerine oranla daha uzun ve
ayrıntılı tutulmuştur.
-Sadece
genel ilkeleri ortaya koyup bunların uygulanmasını kanunlara bırakma amacını
güden anayasa tipine “çerçeve anayasa “ denir.
Her
iki anayasa da çerçeve anayasa tipini benimsemeyip birçok muhtemel durumları
düzenleme isteyen kazuistik yönteme yer vermiştir.Bir anayasa kazuistik ve katı
ise o anayasa toplumun gelişmelerinin arkasında kalabilir.Çerçeve anayasa ise
devlet hayatına ilişkin içeriği olduğu için toplum gelişmesine uyan bir
karakteri olur.Bu yüzden çerçeve anayasa kazuistik’e göre daha uzun ömürlü olur
(Amerikan Anayasası)
-1982
Anayasası 1961 anayasasına göre daha “katı” bir niteliktedir.
82
anayasasından değiştirilmesi talep bile edilemeyecek hükümlerinin kapsamı
artmıştır.Ayrıca anayasa değişikliği süresine 61’de mevcut olmayan C.B.’nin
onay safhasını eklemiştir.C.B.’nin onaylamadığı anayasa değişikliğini halk
oyuna sunabilecekti.Bunlara ek olarak geçici 9 maddenin C.B.’ye tanıdığı
güçleştirici veto yetkisi de bu anayasanın 61’e göre daha katı olduğunun
kanıtlarıdır.
-1982
Anayasası bir geçiş süreci öngörmüştür.
Bütün
anayasalarda olduğu gibi 82 anayasasında da geçici hükümler vardır.Normal
yönetime geçiş için bir süreç öngörülmüştür.83 halkoylamasıyla direk sivil
hayata geçilmemiştir.Bunun için tedricen (yavaş yavaş) bir geçiş uygun
görülmüştür.Ve böylece bir müddet daha sivil hayat denetlenmiştir. 1980-1983
arasında doğrudan doğruya askeri yönetim 1983’ten sonra ise metinlerin
öngördüğü süreyle bir geçiş süreci yaşanmıştır.M.G.K. başkanı Kenan Evren’in
C.B. olmasıyla sivil hayat denetim altında tutulabilecekti.Seçimlerde
anayasanın belirlemiş olduğu yöntemden bir kerelik sapmayla C.B.’nin doğrudan
doğruya halk tarafından seçilmiştir.Ayrıca geçici 2. maddeye göre MGK
Cumhurbaşkanlığı konseyine dönüşecek ve 6 yıl hüküm süreceklerdi bu konsey
üyeleri de vekillere tanınan dokunulmazlık hakkına sahip olacaklardır.Böylece
askeri otorite siyasi etkiye 6 yıl boyunca sahip olacaktı.Fakat yetkiler icrai değil
istişari karakterde olacaktı.Bunlara ek olarak da geçici 4. maddeye göre 11
Eylül 1980 tarihinde herhangi bir siyasi parti lideri konumunda olan kişiler 5
veya 10 yıllık siyasi yasaklı konumuna gelmiştir.Bu yasaklar 1987 de yapılan
halkoylamasıyla yürürlükten kalkmıştır.
-1982
anayasası Otorite –hürriyet dengesinde otoritenin ağırlığını arttırmıştır.
61’e
tepki olarak otoriteyi arttırmak için kişi özgürlükleri alabildiğine
artırılmıştır.1961 anayasası 11.maddesinde kişi hak ve hürriyetlerinin güvence
altına alındığı görülür.1971’de bu madde değişmiş olsa bile yine de sınırlayıcı
bir formül içermesi zordur.Fakat 1982 anayasası 13.maddesi son fıkrasında tüm
hak ve hürriyetleri sınırlayıcı bir maddedir.
-1982
anayasası devlet yapısı içinde yürütme organını güçlendirmiştir.
Yürütmede
C.B.’nin yetkileri oldukça güçlendirildi.Ayrıca başbakanın yetkileri de 61’e
göre oldukça güçlendirildi.
-1982
anayasası karar alma mekanizmalarındaki tıkanıklıkları giderici hükümler
getirmiştir.
Karar
alma sürecinde ortaya çıkabilecek tıkanma ve kilitlenmeyi önleyebilecek ve
karar alma sürecine sürat kazandıracak hükümler içerir.70’li yıllarda hükümet
bunalımlarının sıkça olması ve parlamentonun bu hükümet bunalımlarıyla
uğraşması yüzünden memleket sorunlarını çözemiyor.1961 anayasasının 108.
maddesinde meclis seçimlerinin yenilenmesi için C.B.’ye yetki verir fakat bunun
için 18 aylık bir süre öngörür.Bu yetki 82’de caydırıcı rol oynadı.116.maddeye
göre 45 günlük bir hükümet bunalımının ardından C.B.’ye meclis seçimlerinin
yenilenmesi hakkı doğar.
82-116.maddede
olduğu gibi 82-02.maddesinde de C.B. seçimleri için bir yaptırım
öngörülmüştür.61-95.maddeye göre C.B. seçimleri için ilk iki turda 3/2 çoğunluk
gerekir eğer sağlanmazsa diğer turlarda salt çoğunluk yeterlidir.Fakat salt çoğunluk
sağlanmayabilir.Bu yüzden bu hüküm 82 anayasasında değişiklik gösterdi ayrıca
zaman sınırı da kondu(30 gün).82-102.maddeye göre ilk iki oylamada 3/2 çoğunluk
3.turda salt çoğunluk 4.turda ise 3.turda en çok oy alan iki aday arasında bu
seçim olur.
1961
anayasasına göre C.B. adaylığı parlamenter sıfatı taşımayı gerektirir. Fakat
dışarıdan aday alınabiliyordu bu da kontenjan senatoyla sağlanıyordu.82
anayasasında bu dolaylı yönteme yer verilmedi.
Meclis
başkanlarının seçimlerini düzenleyen maddelerde C.B. seçimlerininki gibiydi.
82-94. madde ve 61-84.madde.
Bunlara
ek olarak partilerin grup kurma sayılarını düzenleyen maddeler de
değişti.(82-95.mad. 61-85.mad.)
Gene
61 anayasasına göre Anayasa mahkemesine millet meclisince 3 cumhuriyet
senatosunca 2 üyenin seçilmesi gerektiği halde bu seçimlerde aranan üye
tamsayısının salt çoğunluğu şartı her zaman bulunamaması nedeniyle seçimler
mümkün olamamış ya da uzun sürmüştür.82 anayasası bu usulün kaldırılmasını
sağlamıştır.
82
anayasası yasama sürecini uzatıcı ve kanunların yapılmasını güçleştirici
nitelik taşıyan iki meclis sistemine son vererek cumhuriyet senatosunu
kaldırmış böylece yasama süreci süratlenmiş ve basitleşmişti.
Parlamenter
sisteme işlerlik kazandırma gereksiz tıkanma ve bunalımları önleme amacını
güden bu tür kurum ve kurallara literatürde “rasyonelleştirilmiş
parlamentarizm” denir.Bu anlamda 82 anayasası rasyonel parlamentarizm yönünde
bir eğilim gösterdiği öne sürülebilir.
-1982
Anayasası 1961 Anayasasına Oranla Daha Az katılmacı bir demokrasi modelini
benimsemiştir.
Çok
partili hayata geçişten sonra klasik liberal demokrasi bağlamı içinde başlıca
iki demokrasi anlayışı etkili olmuştur.Birinci anlayış daha az katılmacı ve
çoğulculuk taraftarıdır.Buna göre halkın esas rolü belirli zamanlarla kendisini
yönetecek olanları seçmekten ibarettir.Milli irade bu şekilde belirdikten sonra
devlet seçilmiş organlar tarafından yönetilmeli ve halk ya da çeşitli grupların
etkisinde kalmamalıdır.Diğer görüş ise halkın siyasete aktif şekilde
katılmasına taraftardır.
1961
anayasası bu ikinci görüşe 1982 anayasası ise birinci görüşe uygun düşer.Yani
82 anayasası katılmacı demokrasi anlayışını benimsemiş ve belli ölçüde
depolitizasyonu amaçlamıştır.Bu amaç anayasanın çeşitli hükümlerine
yansımıştır.Bunlar:
a)Siyasi
Partilerin teşkilatlanması üzerine yasaklar
b)Siyasi
partilerin tüzel kişilerle olan ilişkileri üzerine yasaklar.
c)Siyasi
amaçlı direnişler üzerine yasaklar.
d)Dernekler
üzerine yasaklar.
e)Dernek
gösteri yürüyüş ve toplantıları üzerine yasaklar
f)Kamu
kurumları üzerine yasaklar
e)Son
olarak da TBMM seçim dönemi 5 yıla çıkmış ve en fazla bir ara seçim
yapılabileceği esası konmuştur.
Sivil
toplum kuruluşlarının siyasi partilerle işbirliğinde bulunmalarını ve siyasi
faaliyete girmelerini yasaklayan bu hükümlerin hemen tümü 1995’teki anayasa
değişikliği ile kaldırılmıştır.
Hukuka
Uygunluk Denetimi:Kendinden önceki normlara uygun olup olmadığının denetimi
Yerindelik
Denetimi:Normu yürürlüğe koyan organın takdir yetkisinin denetlenmesi
Devletin
Temel Nitelikleri
I)Cumhuriyetçilik:
(1921 anayasasındaki 1923 değişiklikleri ile anayasaya girdi).
Devlet
şekli olarak Cumhuriyet egemenliğin kişi ya da zümreye değil toplumun tümüne
ait olan bir devleti ifade eder.Egemenliğe göre hareket edilir.Devlet organları
seçimle belirlenir.
Hükümet
şekli olarak başta devlet başkanı olmak üzere temel organların seçim ilkesi ile
kurulmuş olduğu oluşumunda veraset ilkesinin olmadığı bir hükümet sistemidir.
Cumhuriyet
ile monarşinin arasındaki temel fark cumhuriyetin “vatandaşlık” monarşinin ise
“uyrukluk(tabiyet)” kavramlarına dayanmasıdır.Monarşide monarkın şahsı kutsal
ve sorumsuzdur.Cumhuriyet ise toplumun ortak iradelerinin ürünüdür.Herkes
eşittir.Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde
eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.
II)Başlangıç
İlkeleri,toplumun huzuru,milli dayanışma ve adalet:
Her
iki anayasada da “Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten
başlangıç kısmı”nı anayasa metnine dahil saymıştır.Uygulanabilir hukuk normları
çıkarmak kolay değildir fakat normların uygulanması açısından katkısı söz
konusu olabilir.
Anayasa
mahkemesi anayasaya uygunluk denetimi yaparken başlangıç ifadelerini destek
ölçü norm olarak kullanır.Esas ölçü norm olarak da bu ilkelerin maddelerdeki
somut haklini kullanması gerekir.AY.mahk. 1961 anayasası döneminde hiçbir
başlangıç ilkesini destek ölçü norm olarak kullanmadığı halde 1982 anayasası
döneminde birçok kararın gerekçesi başlangıca dayandırılır.Bunun yapılmasının
bir yerindelik denetimi olarak algılayabiliriz.
III)Atatürk
Milliyetçiliğine Bağlılık:
1982
anayasasının seleflerinde başka kavramlar vardır.1924 anayasasında 1937’de
yapılan değişikliklerle yer verilen kavram milliyetçilik.1961 anayasasında ise
milli devlet kavramı görülür.1982 anayasasında ise Atatürk milliyetçiliğine
bağlılık kavramı vardır.Bunların sebebi bu hükmün yanlış yorumlanmasına mahal
vermemektir.
Atatürk
milliyetçiliği akılcı çağdaş,medeni ileriye dönük demokratik toplayıcı insani
barışçıdır.Bu milliyetçilik milliyetçiliği reddeden akımlara karşı olduğu gibi
ırkçılığa ve şovenizme de karşıdır.
1961
anayasasında milliyetçilik denmesinin sebebi demokrasi mekanizmaları
kullanılarak totaliter rejim kurulmasını engellemek.
IV)Laiklik:
İki
unsurla açıklanır:
-Din
hürriyeti:Din hürriyeti vicdan ve ibadet hürriyetinden oluşur.Herkes dilediği
dini seçmekte özgürdür.Ya da hiçbir dini seçmeyebilir.Bu hak mutlak bir
hürriyettir.Bu hak kişiye negatif statü hakkı tanır.(Nüfus cüzdanlarında din
belirtilmesi 24.maddeye açıkça aykırıdır.)İbadet hürriyeti ise kişinin inandığı
dinin gerektirdiği ibadetleri,ayin ve törenleri serbestçe yapabilmesidir.
Laik
bir devletin açıkça ya da zımnen bir dini olamaz.Laikliğin bir diğer unsuru ise
çeşitli dinlerin mensupları arasında kanun önünde ayrılık yapmaması hepsine
eşit işlem yapmasıdır.
Laik
bir devlette din kurumları devlet fonksiyonlarına giremeyeceği gibi devlet
kurumları da din fonksiyonlarını ifa edemez.
Diyanet
İşlerinin Kurulma Sebepleri:
-Camilerin
özerkliğe sahip olmaması
-İslam’ın
ihtiyaçları yüzünden din adamlarının belli bir statüye sahip olmaları ve bu
insanların devlete karşı ayaklanmamaları için.
Laiklik:
Din
Hürriyeti: (1) Vicdan Hürriyeti: (mutlak) Herkesin dilediği dini
Veya
hiçbir dini benimsememesi
(AY.mad.24
1/3)
(2)
İbadet Hürriyeti: (sınırlı) Kişinin inandığı dinin
gerektirdiği
ibadet ayin ve
törenleri
serbestçe yapabilmesidir.
Din
Ve Devlet İşlerinin Ayrılığı:
(1)Resmi
bir devletin dinin olmaması
(2)Devletin
bütün din mensuplarına eşit davranması.
(3)Din
kurumları ile devlet kurumlarının ayrı olması.
(4)Devlet
yönetiminin din kurallarından etkilenmemesi.
a)Devlet
yönetiminin din kurallarına uygun olma
şartının
aranmaması.
b)Devlet
yönetiminde din kurallarından
esinlenilmemesi.
-Devlet
Yönetiminde Din kurallarından Etkilenilmemesi:
1876
Kanun-i Esasi’ye göre padişahın görevlerinden biri ahkam-ı şeri’i’nin
uygulanmasıdır.Meclis-i Ayanın görevlerinden biri meclis-i mebusan tarafından
kabul edilen kanunların İslam’a uygun olarak denetlenmesidir. Laiklikte hukuk
kuralları ve devlet işlemleri herhangi bir dinin kurallarına uygunluğu
denetlenmez ve hukuk kurallarında din esaslarından esinlenilmez buna göre
hareket edilmez.
V)
Demokratik Devlet:
1961
anayasasında “İnsan haklarına saygılı devlet” ibaresi yerine 1982 anayasasında
“insan haklarına saygılı” ibaresi gelmiştir.Kimi yazarlara göre dayanan ibaresi
daha kuvvetli saygılı ise her zaman kısıtlanabilir anlamı içeriyordu.Lafzen
bakıldığında 1.’de vurgu var fakat öz itibariyle ve hukuki olarak ikisi de aynı
ve insan haklarını temel alan özelliğe dayanır.
İnsan
haklarına saygılı demokratik devlet ;liberal hürriyetçi batıcı demokrasi denen
kavramlardır.
Unsurları:
-Başlıca
karar organlarının genel oya dayanması
-Bu
organları belirlemek üzere yapılan seçimlerde en az 2 alternatif olması.
-Anayasada
temel hak ve hürriyetlere geniş olarak yer verilmesi ve devlet otoritesinin
temel haklar karşısında sınırlandırılmış olması.
-Başlıca
Karar Organlarının Genel Oya Dayanması:
Devlet
otoritesinin kaynağının dünyevi esaslara dayanması yahut egemenlik yetkisinin
millete ait olduğuna hükmeden anayasa hükmünün benimsenmesi.Bu kavram Fransız
ihtilali ile doğar.Fakat uzun süre millet direkt olarak siyasete egemen olmadı
ve seçim yapamadı.Başlıca organların seçimi bir zümre tarafından yapıldı.Bunun
sebebi ise millet kavramı ile halk kavramının farklı olması.Millet geçmişi ve
geleceği kucaklayan bir tüzel kişi.Milli menfaati en iyi şekilde
değerlendirebilecek olan seçkin sınıftı.Dolayısıyla 18.yy. klasik anlayışına
göre milletle halk örtüşmezdi.
Türk
pozitif hukukunda ise egemenlik yetkisinin halkın olması hükmü ilk defa 1921
anayasasında yer aldı böylece gelenekselden moderne geçiş yaşanmıştır.Saltanat
ise fiilen kalkmıştır.
1924
anayasasında 21’de olduğu gibi egemenliğin millete ait olduğu ve bu yetkiyi
TBMM’nin kullanacağı belirtilmişti.61-4’e göre egemenlik yetkisi Türk Milleti
adına (yasama yürütme yargı) bütün anayasal organlar eşit derecede yetkili
kılınmıştır.Tüm bu organlar yetkilerini kullanırken anayasaya riayet
etmelidir.24’e göre asıl üstün olan TBMM’dir (yasama)
Genel
Oy İlkesi:Herkesin seçimlere katılabilmesi ilkesidir.Sınırlı oy tedricen
ortadan kalkmıştır.1.ve 2.meşrutiyet zamanlarında oy hakkı sadece belli serveti
olan Osmanlı erkeklerine tanındı.1934’den itibaren de kadınlara da seçme ve
seçilme hakkı tanındı.1982 anayasasının ilk metninde oy verme hakkı 21 yaş
idi.1987’deki anayasa değişiklikleri ile bu sınır 20 yaşa 1995’te ise 18 yaşa
indirildi.Bir kişinin oy verebilmesi için seçmen kütüğüne kayıtlı olması
gerekir.
Eşit
Oy İlkesi:Herkesin tek oy hakkına sahip olmasıdır.Önceden aile reislerine
servet düzeylerine göre birden fazla oy hakkı tanınmıştır.Fakat şu anda böyle
bir uygulama kalmamıştır.
Seçimlerin
Serbestliği:Seçmenlerin baskı ya da dayatma altında olmadan kendi hür iradeleri
ile seçim yapmalarıdır.Yapılan değişikliklerle bu seçim ödev haline gelmiş ve
kullanılmaması halinde yaptırımları kanunda düzenlenmiştir.
Oy
Gizliliği:Bireylerin tek başlarına oy kullanabilecekleri bir ortam
hazırlanması.
Açık
sayım-döküm:Oy kullanımı tamamlanınca sandıkların kamuoyu huzurunda açılıp
sayılmasıdır.Bu ilke seçim sonuçlarına hile ve yolsuzluluğun karışmasını
önlemek içindir.
Seçimlerin
tek dereceli olması:Seçmenlerin doğrudan doğruya kendi temsilcilerini
seçmeleridir.1946’dan beri tek dereceli seçim sistemi uygulanmaktadır.
Seçimlerin
yargı organlarının denetiminde yapılması: Anayasanın 79.maddesine göre
seçimlerin yargı organlarının genel yönetimi ve denetimine
bırakılmıştır.Böylece seçimlere hile ve yolsuzluk karışması engellenmiştir.1961
anayasasından önce milletvekillerinin seçim tutanaklarını kabul etme görevi
TBMM’ye aitti.Dolayısıyla bu tutanakların kabul veya reddinde siyasal düşünce
önemli rol oynuyordu.1961 ve 1982 anayasalarında ise seçimlerin yönetim ve
denetimi tarafsız yargı organlarına bırakılmıştır böylece seçimlerin dürüstlüğü
güvence altına alınmıştır.
Çok
Partili Siyasal Hayat:
Seçim
serbestliğinin gerçek bir anlam taşıması seçmenlerin çeşitli alternatifler
arasından serbest bir seçim yapabilmelerine bağlıdır.Çağdaş demokratik devlette
bu alternatifler ,siyasal partiler tarafından oluşturulur.Modern demokrasi
partiler demokrasisidir.Seçmen partiler tarafından kendisine sunulan alternatif
siyasal programlar arasından bir seçme yapma imkanını bulur ve oy verdiği parti
iktidara geldiği takdirde söz konusu programın uygulanacağına
güvenebilir.Partisiz bir toplumda ise buna imkan yoktur.Böyle bir toplumda
seçme hürriyetinin varolabileceği bir an için farz edilse bile seçmen seçtiği
temsilcilerin çeşitli kamusal politika sorunları karşısında nasıl bir tutum
takınacağını önceden bilemez.
Anayasa
bu gerçeği madde 68/2’de belirtmiştir.82 anayasası ilk başta parti üyesi
olabilme yaşını 21 de tutarken 95’te yapılan değişikliklerle bunu 18’e
indirgemiştir.
Partilerin
serbestçe faaliyette bulunmaları kural iken bu istisnasız olarak kabul
edilmemiş ve çeşitli sınırlamalar getirilmiştir.
a)Siyasal
Partilerin Amaçlarına İlişkin Yasaklar:Bu yasaklar anayasanın değiştirilmiş
68.maddesinde belirtilmiştir.Aynı şekilde 61 anayasasının 57.maddesinde de yasaklar
söz konusu idi.Görülüyor ki 61 ve 82 anayasaları siyasal parti faaliyetleri
konusunda Alman Anayasasından mülhem olarak siyasal alanı anayasa ile
sınırlandırmış, başka bir deyimle “militan anayasa” ya da “mücadeleci anayasa”
anlayışını benimsemiştir.Bu anlayışın özü amacı hürriyetçi demokrasiyi ortadan
kaldırmak olan akımlara meşru siyasi faaliyet alanını kapatmaktır.
1982
anayasasının değişik 68 maddesindeki yasaklar daha detaylı incelenirse siyasal
parti faaliyetleri açısından şu sınırlamaları getirdiği anlaşılır:
aa)Devletin
ülkesi ve milleti ile bütünlüğü:Devletin ülkesi ile bölünmezliği devletin dış
bağımsızlığının ve ülke bütünlüğünün korunması unsurlarını içerir.Mesela
Türkiye Cumhuriyetinin dışa karşı bağımsızlığının ortadan kaldırılmasını veya
ülkemizin bir bölümünün T.C.’den ayrılmasını savunan bir parti temelli
kapatılır.Diğer bir deyimle bu hüküm her türlü ayrılıkçı akımın bir parti
halinde örgütlenmesini yasaklamaktadır.
Devletin
milleti ile bölünmezliği ilkesi de azınlık yaratılmasının önlenmesi bölgecilik
ve ırkçılık yasağı ve eşitlik ilkesinin korunması hususlarını kapsamaktadır.
bb)Cumhuriyet
İlkesi:Bu ilke monarşik partileri yasaklamaktadır.
cc)Demokratik
Devlet Düzeni:AY.madde 68’de yer alan insan hakları millet egemenliği ve
demokratik devlet ilkeleri insan haklarına dayanan hürriyetçi çok partili
demokrasiyi reddeden ve diktacı partileri yasaklamaktadır.
dd)Laiklik:Siyasi
partiler devletin sosyal ekonomik siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de
olsa din kurallarına dayandırma amacını güdemezler.Siyasal çıkar ya da nüfus
sağlamak amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut
dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamazlar.
ee)Sınıf
veya Zümre diktatörlüğünün yasaklanması:Siyasi partiler sınıf veya zümre
diktatörlüğünü veya herhangi bir diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi
amaçlayamazlar.Sınıf egemenliği ülke içindeki tek üstün gücün tek bir sınıfın
elinde toplanmasını ve bütün diğer sınıfların egemenliğin kullanılmasından
dışlanması demektir.
b)
Siyasal Partilerin örgütlenme ve çalışmalarına ilişkin yasaklar:
aa)Hakimler
ve savcılar Sayıştay dahil yüksek yargı organları mensupları kamu kurum ve
kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından
işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri Silahlı Kuvvetler mensupları ile
yüksek öğretim öncesi öğrencileri siyasi partilere üye olamazlar.
bb)Siyasi
partilerin faaliyetleri parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi
ilkelerine uygun olur.Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir.
cc)Siyasi
partiler ticari faaliyetlere girişemezler.
dd)Siyasi
partilerin gelir ve giderleri amaçlarına uygun olması gerekir bu kuralın
uygulanması kanunla düzenlenir.Denetim Anayasa Mahkemesi’nce yapılır.Bu görev
yerine getirilirken Sayıştay’dan yardım sağlar.Denetim sonunda verilen karar
kesindir.
ee)Temelli
kapatılan parti bir başka ad altında kurulamaz.
ff)Bir
siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan
kurucuları dahil üyeleri AY.Mahk. temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının
R.G.’de gerekçeli olarak yayınlanmasından başlayarak 5 yıl süre ile başka bir
partinin kurucusu,üyesi,yöneticisi veya denetleyicisi olamazlar.
gg)Yabancı
devletlerden uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyruğunda olmayan gerçek ve
tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partiler temelli kapatılır.
1995’te
yapılan anayasa değişiklikleri ile siyasi partilerin örgütlenme ve
çalışmalarına ilişkin yasaklar oldukça hafifletilmiştir.Kaldırılan yasaklar:
-Siyasi
partilerin yurtdışında teşkilatlanıp faaliyette bulunmaları
-Kadın,gençlik
kolu ve benzeri yan kuruluşlar meydana getirmeleri
-Vakıf
kurmaları
-Kendi
siyasetlerini yürütmek ve güçlendirmek için dernek,sendika vakıf kooperatif ve
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları ile
siyasi işbirliği ve ilişki içinde bulunmaları ve bunlardan maddi yardım
almaları dır.
hh)
Kapatılmış siyasi partilerin isimleri amblemleri rumuzları rozetleri ve benzeri
işaretleri ile daha önce kurulmuş Türk Devletlerine ait topluma mal olmuş
bayrak amblem ve flamalar siyasi partilerce kullanılamaz.Ayrıca siyasi partiler
daha önce kapatılan siyasi partilerin devamı olduklarını da beyan edemez ve
böyle bir iddiada bulunamazlar.Komünist anarşist faşist teokratik nasyonal sosyalist
din dil ırk mezhep ve bölge adlarıyla veya aynı anlama gelen adlarla siyasi
parti kurulamaz veya parti adında bu kelimeler kullanılamaz.
ii)Siyasi
partiler Anayasanın başlangıç kısmında yazılı sebeplerle Türk Silahlı
Kuvvetlerinin milletin çağrısıyla gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980 harekatına ve
Milli Güvenlik konseyinin karar ve icraatına karşı bir tutum beyan ve
davranışta bulunamazlar.
Bu
yasak hükümlerinden bazıları siyasi partilerin serbestçe faaliyette
bulunmalarına ciddi engeller çıkarabilecek niteliktedir.Yasaların çokluğu
anayasa koyucuda siyasi partilere karşı açık bir güvensizliği yansıtmaktadır.Bu
güvensizliği siyasi partileri demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsuru
sayan Anayasa İlkesi ile bağdaşmamaktadır.
c)Siyasal
Partilerin Kapatılması:
Anayasaya
göre siyasi partilerin kapatılması Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava
üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.Bununla siyasi
partilerin kapatılması herhangi bir mahkemeye değil Anayasanın üstünlüğünün
koruyucusu ve teminatı olan bir yüksek yargı organına verilmiştir.Cumhuriyet
Başsavcılığı siyasal parti kapatılması davasını ya re’sen veya Bakanlar Kurulu
kararı üzerine Adalet Bakanının istemiyle yahut bir başka siyasal partinin
istemi üzerine açar.Cumhuriyet Başsavcılığı yeterli delil bulunamadığı kanısına
varırsa dava açmaz.Bunun üzerine Adalet Bakanının veya siyasal partinin yazılı
itiraz hakkı vardır.İtiraz haklı görülmezse dava açılmaz;haklı görülürse
Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasa Mahkemesine dava açmakla yükümlüdür.Anayasa
68.maddenin 4.fıkrasındaki yasakların,doğrudan doğruya parti tüzüğü veya
programı gibi parti tüzel kişiliğini bağlayıcı bir belgeyle ihlal
etmesiyle,diğer yollardan (Mesela bireysel üyelerin faaliyetleri yoluyla) ihlal
edilmesi durumları arasında bir ayrım yapmıştır.İkinci durumda partinin
kapatılabilmesine karar verilebilmesi için bu eylemlerin bireysel eylemlerden
ibaret kalmaması ve partinin bu nitelikteki eylemlerin işlendiği bir “odak
haline geldiğinin” tespit edilmesi gerekir.Bireysel parti üyelerinin parti
yasaklarına aykırı fiil ve konuşmalarından dolayı parti kapatma yolunun
harekete geçirebilmesi için ilkin kişilerin bu eylemlerden dolayı hüküm
giymeleri,daha sonra Cumhuriyet Başsavcılığının ilgili kişilerin partiden kesin
olarak çıkarılmalarını istemesi ve siyasal partinin en geç otuz gün içinde bu
istemi yerine getirmemesi gerekiyordu.T.C.K.’nun 141,142.163.maddelerinin 91
yılında yürürlükten kaldırılması nedeniyle parti üyelerinin 103.maddenin
1.fıkrasındaki yasaklara aykırı eylemleri suç olmaktan çıkarılmıştır.Böylece
söz konusu partinin eylemlerin işlendiği bir mihrak haline gelmesinin
saptanmasında önemli rol oynayan 103.mad 2.fıkrası geçerliliğini kaybetmiştir.
Siyasi
partiler kanununda yapılan deşiklikle 103.madde Anaysa Mahkemesinin kararı
ışığında yeniden düzenlenmiştir.Buna göre bir siyasi partinin anayasanın 68./4
fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerin odak halini oluşturup oluşturmadığı
Anayasa Mahkemesince belirlenir.
d)
Siyasal Partilere Devlet Yardımı:
Siyasal
partiler sivil toplumla devlet arasında köprü oluşturan bu nitelikleri
itibariyle de bazı açılardan özel hukuk tüzel kişilerine bazı açılardan da kamu
hukuku tüzel kişilerine benzeyen kendilerine özgür kuruluşlardır.Siyasal
partilere devlet yardımı 1961 anayasasının ilk metninde yer almamakla birlikte
1971’de yapılan anayasa değişiklikleri ile Anayasanın 56.maddesinin son
fıkrasına eklenmiştir.1982 anayasası siyasal partilere devlet yardımından
bahsetmemiştir.1984’de bu hüküm getirildi daha sonra 1987 ve 1988 yıllarında
değişiklikler yapıldı.Bu son iki değişiklik partiler arasında eşitsizlik
yarattığı gerekçesi ile iptal davası konusu olmuş ancak Anayasa Mahkemesi bu
istemi yerinde bulmamıştır.İptal istemine konu olan kanuni düzenlemelerin
devlet yardımını tüm partilere eşit olarak dağıtmayıp ,sadece bir kısım
partileri (milletvekili seçimlerinde %19 barajını aşmış partilerle bu barajı
aşmamış olmakla birlikte milletvekili genel seçimlerinde toplam geçerli oyların
%7’sinden fazlasını almış bulunan partiler) yararlandırmasını Anayasadaki
eşitlik ilkesine aykırı olduğu iddiasını da Anayasa mahkemesi yerinde
bulmamıştır.
Anayasada
1995’de gerçekleştirilen değişiklikle siyasi partilere devlet yardımı konusunda
şu hüküm kabul edilmiştir.”Siyasal partilere devlet yeteri düzeyde ve hakça
yardım yapar:Partilere yapılacak yardımın alacakları üye aidatının ve
bağışların tabi olduğu esaslar kanunla düzenlenir.”
VI)İnsan
Haklarına Saygılı Devlet
1-!982
Anayasasının temel haklar konusundaki yaklaşımı:
1961
anayasasının “insan haklarına dayalı” deyiminin yerine 1982 anayasası “insan
haklarına saygılı” deyimini kullanmıştır.Bu iki deyim arasında bir anlatım
farkı ötesinde temel bir anlam ve yaklaşım farkı olduğunu savunmak güçtür.
1982
anayasasının 12.maddesi 1961 anayasasının 10.maddesindeki formülü benimseyerek
“herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz devredilemez temel hak ve hürriyetler
sahiptir demektedir.Ancak aynı maddenin 2.fıkrası temel hak ve hürriyetlerin
kişinin topluma ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da
ihtiva ettiğini belirtmektedir.Öte yandan 1982 anayasası 1961 anayasasına
paralel olarak hem devlete karşı ileri sürülebilecek ve korunacak temel hak ve
hürriyetler anlayışına hem modern sosyal devletin “hürleştirme “ anlayışına yer
vermiştir.1982 anayasasının 5.maddesi 61 anayasasının 10.maddesinin
2.fıkrasındaki hükme tekabül etmektedir.1982 anayasasının 1961 anayasasına
oranla bireyin temel hak ve hürriyetlerine devlet otoritesi karşısında daha
güçsüz bir konum verdiği kuşkusuz olmakla birlikte ilk bakışta paradoksal
olarak 1982 anayasasının temel hak ve hürriyetlerle ilgili maddelerinin
yazımında Türkiye’nin taraf olduğu milletler arası insan hakları sözleşmeleri
ve özellikle Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi ile uyum ve paralellik
sağlanmasına daha büyük çaba gösterilmiş olduğu göze çarpmaktadır.
2-Temel
Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması:
1982
Anayasasının temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması konusunda kabul ettiği
temel kural (mad.13) bazı noktalardan 1961 anayasasının benimsediği sisteme
(mad.11) benzemekte bazı noktalardan ise ondan ayrılmaktadır.Benzer unsurlar
sınırlamanın “Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olması” ve “kanunla”
yapılmasıdır.1961 anayasası genel olarak her temel hak ve hürriyetin hangi
sebeplerle sınırlanabileceğini o hürriyetle ilgili maddede belirtilmiş fakat
bunun yanında 11.maddenin 2.fıkrasında “kanun; kamu yararı, genel ahlak, kamu
düzeni ,sosyal adalet ve milli güvenlik gibi sebeplerle de olsa bir hakkın ve
hürriyetin özüne dokunamaz”hükmüne yer vermiştir.Konunun pratik önemi daha çok
düşünce hürriyeti gibi Anayasanın ilgili maddelerinde hiçbir özel sınırlama
sebebinden söz edilmemiş bulunan hürriyetlerden kaynaklanmıştır.Gerçekten
11.maddenin 2.fıkrası genel bir sınırlama hükmü ise anılan hürriyetler bu
fıkradaki sebeplerle sınırlanabilecek aksi halde hiçbir şekilde
sınırlanamayacaktır.
1982
anayasasının 13.maddesindeki düzenleme bu tartışmaya kesin olarak son verme
amacını güder görünmektedir.Görülüyor ki maddenin son fıkrası genel sınırlama
sebeplerinin temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerli olduğunu ifade
eder.Danışma meclisinin Anayasa tasarısında temel hak ve hürriyetler kısmına
ilişkin genel gerekçesine göre “temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasına
ilişkin sebeplerin bir grubu genel nitelikte yani tüm hak ve hürriyetler için
geçerli diğer bir grubu ise özel nitelikte yani o hak ve hürriyete ait hükümde
yer almaktadır.Eğer böyle bir hüküm yoksa sınırlama genel sebeplere göre
yapılır.
Böylece
1982 anayasası 1961 anayasasının hürriyetlerin sınırlandırılması konusunda
kabul ettiği “kademeli sistem” den uzaklaşmıştır.Bunun sonucu olarak her temel
hak ve hürriyet kendisine özgü niteliğine ve özelliklerine bakılmaksızın
13.maddede gösterilen sebeplerden biri veya birkaçı ile
sınırlandırılabilecektir.Bir temel hak ve hürriyetin doğrudan doğruya anayasa
tarafından öngörülen sınırları ayrı bir konudur.Bunlar hakkın tanımında yer
alır ve onun anayasal sınırlarını oluşturur.Diğer bir deyimle anayasa hakkı
sadece o sınırlar içinde tanımıştır.Mesela toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı
sadece onun “silahsız ve saldırısız” olması halinde mevcuttur.
1961
ve 1982 anayasalarının hürriyetlerin sınırlanması konusunda en önemli farkı
aslında kanunla sınırlama sebeplerinin arttırılmış veya görülebileceği gibi
hakkın özü kriterinin yerine “demokratik toplum düzeninin gerekleri” kriterine
geçilmiş olmasından çok doğrudan doğruya Anayasadan kaynaklanan bu tür
sınırlamaların 1961 anayasası ile kıyaslanamayacak kadar çok olmasıdır.Nihayet
belirtmek gerekir ki her hak ve hürriyetin Anayasada belirtilmemiş olsa dahi o
hürriyetin niteliğinden doğan başka bir deyimle “eşyanın tabiatında mevcut”
olan “objektif sınırları vardır.
3-Sınırlamanın
Sınırları:
Anayasamız
temel hak ve hürriyetlerin ancak Anayasada belirtilen şartlarla
sınırlanabileceğini öngörmüş böylece sınırlamanın da bazı sınırlarını kabul
etmiştir.
a)Sınırlama
ancak “kanunla” yapılabilir.Bu idarenin düzenleyici işlemleri ile hürriyetlerin
hiçbir şekilde sınırlandırılamayacağı anlamına da gelmez.
b)Sınırlama
anayasasının “sözüne ve ruhuna uygun olarak yapılır.Bu şart özellikle
Anayasanın temel hak ve hürriyetler için “ek güvenceler” belirtmiş olması
durumunda önem kazanmaktadır.Gerçekten anayasa birçok hallerde sadece bir hak
ve hürriyeti tanımakla yetinmemiş;aynı zamanda kanun koyucunun ,o hak veya hürriyeti
düzenlerken yapamayacağı hususları da belirtmiştir.Bunlar kanun koyucuya
yönelik yasaklama hükümleridir.Anayasadaki ek güvencelere aykırı bir kanuni
düzenleme elbette mümkün değildir.Ayrıca sınırlamanın anayasanın sadece sözüne
değil ruhuna yani anayasanın bütününe ve ondan çıkan temel anlama da aykırı
olmaması gerekir.
c)Kanuni
sınırlama ancak Anayasanın 13.maddesinde gösterilmiş bulunan genel sınırlama
sebeplerine ve ilgili maddede o hürriyet için öngörülmüş olan özel sınırlama
sebeplerine dayandırılabilir.Anayasanın herhangi bir sınırlama sebebinden söz
etmeksizin sadece “kanunla sınırlanabilir” veya “kanunla düzenlenebilir”
deyimlerini kullandığı durumlarda,kanun koyucu sınırlamayı ancak genel
sebeplere dayandırarak yapabilir.Sınırlamanın sebebe bağlı olması ,bu gene veya
özel sınırlamaların öngörüldükleri amaç dışında kullanılmamalarını da
gerektirir.Mesela kamu düzenini korumak amacıyla getirilmiş olan bir sınırlama
genel sağlığın korunması amacıyla kullanılamaz.
d)Ölçülülük
İlkesi:Bu ilke sınırlamada başvurulan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye
elverişli olmasını bu aracın sınırlama amacı açısından gerekli olmasını ve
araçla amacın ölçüsüz bir oran içinde bulunmamasını ifade eder.Ne 1961
anayasasının 11.maddesinde ne de 1982 anayasasının 13.maddesinde bu ilkeye
rastlanmaktadır.Bununla birlikte 1982 anayasasının temel hak ve hürriyetlerinin
kullanılmasının durdurulmasını düzenleyen 15.maddesinde böyle bir kriter bu
yoruma varılabilir.Olağanüstü durumlarda bile temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının
tamamen veya kısmen durdurulmasına ancak “durumun gerektirdiği ölçüde” izin
verildiğine göre bunun normal zamanlarda evleviyetle geçerli olması
gerekir.AY.Mahkemesi de 1961 anayasası döneminde aldığı bazı kararlarda adını
tam olarak koymasa da ölçülülük kriterine dayanmıştır.1982 Anayasası döneminde
AY.mahkemesi ölçülülük kriterini daha sık kullanmıştır.
e)Hakkın
özü ve demokratik toplum düzeninin gerekleri:Temel hak ve hürriyetlerin özünün
ne olduğunu diğer bir deyimle onun içeriği bütün hürriyetler için genel olarak
tanımlamak mümkün değildir.Ancak genel düzeyde şunu söylemek mümkündür ki bir
hak veya hürriyetin özü,onun vazgeçilmez unsuru,dokunulduğu takdirde söz konusu
hürriyeti anlamsız kılacak asli çekirdeğidir.1982 anayasası hakkın özü kavramına
yer vermeyerek onun yerine “demokratik toplum düzeninin gerekleri” kriterini
kabul etmişti.Getirilen bu kıstas 1961 anayasasının kabul ettiği öze dokunmama
kıstasından daha belirgin,uygulanması daha kolay olan bir kıstastır.Esasen
uluslararası sözleşmeler ve bildiriler de bu kıstası kabul etmiştir.
4-Temel
Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılmaması:
Temel
hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması ile ilgili bir hüküm 1961
anayasasının ilk metninde mevcut değildi.Bu anayasada 1971 yılında yapılan değişikliklerle
11.maddeye 3.ve 4.fıkralar eklenmiştir.1982 anayasası ise temel hak ve
hürriyetlerin kötüye kullanılmamasını ayrı bir hükümle düzenlemiştir.Aslında
1971 anayasa değişikliği ve 1982 anayasası ile bu konuda açık bir hüküm
getirilmesi;temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmadıkları takdirde mutlak ve
sınırsız olacakları gibi bir yanılgıdan kaynaklanmaktadır. Oysa belirtildiği
gibi hak ve hürriyetlerin kendi niteliklerinden tabiatlarından doğan “objektif
sınırları vardır.Mesela anayasa toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin silahsız ve
saldırısız olmasını belirtmiş olmasa dahi hiç kimse bu hakkın silahlı ve
saldırılı yürüyüşleri yapmayı kapsadığını ileri süremezdi.
5-Temel
Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının Durdurulması:
1961
anayasasının temel hak ve ödevlere ilişkin ikinci kısmında temel hak ve
hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması ile ilgili bir hüküm yoktu.Buna
karşılık 124.maddede sıkıyönetim ve savaş hallerinde hükümlerin nasıl
uygulanacağı belirtilmişti.Bu dönemde AY mahkemesi sıkıyönetim halini
Anayasanın 11.maddesinde ve temel haklara ilişkin özel maddelerinde gösterilen
hürriyeti sınırlama sebeplerinin dışında ve ötesinde onlardan bağımsız bir
sınırlama sebebi olarak görmüştür.1982 anayasası temel hak ve hürriyetlerin
kullanılmasının durdurulmasının konusunu Temel haklar ve ödevler başlıklı
ikinci kısmında 15.maddede düzenlemiştir.Ancak bu düzenlemenin 1961
anayasasının değişik 124.maddesinin yorumundan çıkan duruma oranla
hürriyetlerin korunması açısından 3 üstünlüğü vardır.Biri ölçülülük ilkesinin
açıkça benimsenmiş olmasıdır.Buna göre savaş seferberlik sıkıyönetim veya
olağanüstü hallerde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ancak “durumun
gerektirdiği ölçüde” durdurulabilir.İkincisi bu tedbirlerin “milletlerarası
hukuktan doğan yükümlülükleri ihlal etmemesi şartıdır.Bu yükümlülüklerden kasıt
Türkiye’nin taraf olduğu çeşitli insan hakları sözleşmeleridir.Üçüncüsü
15.maddenin 2.fıkrası savaş seferberlik ve sıkıyönetim durumları ile olağanüstü
hallerde dahi hiçbir şekilde durdurulamayacak ve ihlal edilemeyecek bazı temel
hak ve hürriyetlerden oluşan bir çekirdek alan yaratmaktadır. Bu 3 güvence
AY.mahkemesine 15 maddede anılan olağanüstü durumlarda da hayli etkin bir
anayasaya uygunluk denetimi yapma imkanını tanımaktadır.Ne yazık ki olağanüstü
hallerde sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan KHK’lerin Anayasaya
aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine dava açılamaması (mad.148) bu
güvencelerin pratik değerini azaltmaktadır.
VII)Hukuk
Devleti:
1-Kavram:Anayasamızın
2.maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan Hukuk Devleti ilkesi en
kısa tanımıyla vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları Devletin eylem
ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır.Hukuk
dilinde “hukuk devleti” deyimi devletin hukuk kurallarıyla bağlı sayılmadığı
“polis devleti” kavramının karşıtı olarak kullanılmaktadır.Bu ilke her şeyden
önce devletin işlemlerinin hukuk kurallarına bağlılığını ifade eder.Hukuk
kurallarına bağlılığı sağlayacak mekanizma ise devletin eylem ve işlemlerinin
yargı denetimi altında bulunmasıdır.Hukuk devleti denince ilk olarak yürütmenin
hukuka bağlılığı ve yürütme işlemlerinin yargı denetimi altında bulunması akla
gelmektedir.
2-Yürütme
İşlemlerinin Yargısal Denetimi:Yürütme organının yargısal denetimi konusunda
iki sistem vardır.Bunlardan birincisi söz konusu denetimi yerel yargı
organlarına bırakan ve özellikle Anglo-Sakson ülkelerinde uygulanan “adli
idare” veya “yargı birliği” sistemidir.Bu sistemde bir tek yargı organı vardır
ve devletle fert arasındaki uyuşmazlıklar tıpkı fertler arasındaki
uyuşmazlıklar gibi bu yargı organınca yani genel mahkemelerce çözülür.İkinci
sistem ise yürütmenin eylem ve işlemlerinde doğan uyuşmazlıkların çözümünü
genel mahkemelere değil özel birtakım yargı kuruluşlarına yani idare
mahkemelerine bırakır. “İdari yargı” adı verilen bu sistem Fransa’da doğmuş ve
oradan diğer Kara Avrupası ülkelerine yayılmıştır.Türkiye’de de 100 yılı aşkın
bir süredir kullanılan sistem budur.Anayasa mad.155’e göre Türkiye’de idari
yargı sisteminin en üst mercii Danıştay’dır. 155.maddeden ‘de anlaşılabileceği
gibi Danıştay’ın idari yargı görevinin yanında merkezi idarenin danışma organı
olma fonksiyonu da vardır.Danıştay idari davaların bir kısmında ilk ve son
inceleme mercii;bir kısmında ise son inceleme (temyiz ) merciidir.Hukuk devleti
ilkesi gerek adli idare gerek idari yargı sistemleriyle bağdaşabilir.Hukuk
devleti bakımından önemli olan nokta yürütmenin eylem ve işlemlerinin bağımsız
yargı organlarınca denetlenip denetlenememesidir.Bu denetim sağlandıktan sonra
denetimi yapan mahkemenin genel mahkeme ya da idari mahkemesi oluşu hukuk
devleti açısından önem taşımaz..Buna karşılık yine denetim sistemi ne olursa
olsun eğer yürütmenin bir kısım eylem ve işlemleri çeşitli yollarla yargı
denetimi dışında bırakılabiliyorsa hukuk devleti ilkesinin zedelenmiş olduğu
kanısına varılabilir.24 Anayasası döneminde Danıştay bir kısım yürütme
işlemlerini siyasal nitelikli görerek bunlardan doğan uyuşmazlıklara bakmayı
reddediyordu.Hükümet tasarrufu adı verilen ve idari yargı organının bir
oto-limitasyonuna dayanan bu işlem kategorisinin yanı sıra özellikle 1950-60
yılları arasında çıkarılan bazı kanunlar bir kısım idari işlemler hakkında
yargı yoluna başvurulmasını yasaklamış,yani yargı denetimi imkanını kanunla ortadan
kaldırmıştır.61 Anayasasının 114.maddesi idarenin hiçbir eylem ve işlemi hiçbir
halde yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamaz hükmünü getirmek
suretiyle hukuk devletini sarsan bu tip uygulamalara son vermiş oldu.Bu hüküm
bir yandan yasama diğer yandan da yürütme organlarına direktif verir nitelikte
idi.Yasama organına hitap eden yönüyle idari yargı yolunu kapatacak kanunların
çıkarılmasını yasaklıyor;idari yargıya h,tap eden yönü ile de bu mahkemelerin
bir kısım idari işlemlerden doğan uyuşmazlıkları kendi görev alanları dışında
görerek bunlara bakmaktan kaçınmasını yasaklıyordu.Bu bağlamda 1961
Anayasasının 114.maddesi hukuk devleti bakımından çok önemli bir aşama
sağlamıştır.
Bu
hüküm 1982 anayasasının 125mad.1.fıkrasında aynen korunmuştur.Ne var ki 1982
anayasasının kendisi (mad.125/2) bu kurala iki istisna getirmiştir.Buna göre
cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şura ‘nın
kararları yargı denetimi dışındadır.Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı sıfatıyla
yapacağı işlemler idari işlem olmayacağı için bunların yargı denetimi dışında
bırakılmasının hukuk devleti ilkesi açısından bir çelişkisi söz konusu değildir
buna karşılık hukuki nitelikleri itibariyle tam anlamıyla idari işlemler olan
yüksek askeri şura kararlarının yargı denetimi dışında bırakılmasını hukuk
devleti açısından haklı bulmak mümkün değildir.1982 Anayasasının 125.maddesi
1961 Anayasasının değişik 114.maddesin
ÜNİTE I
DEVLET,
DEMOKRASİ, ANAYASA,
VATANDAŞLIK
HAKLARI VE SORUMLULUKLARI
A
– KAVRAMLAR
Devlet
: Bir vatan üzerinde yaşayan insan topluluğunun beraber ve bir düzen içerisinde
yaşamak amacıyla kurduğu örgütlenmeye devlet denir.
Devleti
Meydana Getiren Unsurlar: Vatan, millet ve egemen kuvvettir.
Demokrasi
: Halkın kendisini yönetecek kişileri kendi iradesiyle seçtiği yönetim
biçimidir.
Demokrasinin
Temel İlkeleri: Milli egemenlik, hürriyet ve eşitlik, siyasi partilerdir.
Anayasa
: Devletin yönetim şeklini kişilerin haklarını ve ödevlerini, devlet
organlarını ve bu organlar arasındaki ilişkileri belirten en genel hukuk
kurallarıdır.
Anayasalarımız
: 1921 Anayasası, 1924 Anayasası, 1961 Anayasası, 1981 Anayasası.
Vatandaş
: Aynı topraklar üzerinde yaşayan ve aynı devlete vatandaşlık bağı ile bağlı
olan kişilerdir.
Kamu
: Bir ülkede yaşayan insanların tümüdür.
Kamuoyu
: Her hangi bir konu üzerinde halkın benimsediği genel düşünce ve ortak
kanaattir.
Sivil
Toplum Örgütleri: Devletin müdahalesi dışında kalmış ve bireylerin kendi
kendilerini yönlendirebildikleri demokratik bir yapıdır. Sendika, vakıf, dernek
gibi.
B
- TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’NİN YÖNETİM YAPISI
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin yönetim yapısı üçe ayrılır:
1.
MERKEZİ YÖNETİM: Merkezî yönetimin başında Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu
vardır. Bakanlar Kurulu, başbakan ve bakanlardan meydana gelir.
a.
Cumhurbaşkanı : Devletin başıdır. Türkiye Cumhuriyeti’ni ve milleti temsil
eder. Cumhurbaşkanı seçilebilmek için kırk yaşını doldurmuş olmak, yüksek
öğrenim yapmış olmak, TBMM üyesi ya da milletvekili seçilebilme yeterliliğine
sahip olmak gibi şartlar gereklidir. Cumhurbaşkanı, meclis tarafından üye tam
sayısının üçte iki çoğunluğunun oylarıyla seçilir.
Görevleri:
Yurt içinde ve dışında devleti temsil etmek, yasaları yayınlatmak, yüksek
dereceli memurları atamak, uluslararası antlaşmaları onaylamak, yasaları tekrar
görüşülmek üzere TBMM’ye geri göndermek.
b.
Başbakan ve Bakanlar Kurulu: Başbakan,TBMM üyeleri arasından Cumhurbaşkanınca
atanır. Bakanlar Kurulu üyeleri, başbakan tarafından seçilir ve
cumhurbaşkanınca atanır. Meclis dışından da bakan seçilebilir.
Başbakan,
bakanlıklar arasında iş birliğini sağlar. Hükümetin genel programının
uygulanmasından o sorumludur.
Devletin
önemli işleri, Bakanlar Kurulunda görüşülerek karara bağlanır.
c.
Merkezdeki Yardımcı Kuruluşlar:
Milli
Güvenlik Kurulu: Milli Güvenlik Kurulu, hükümete yardımcı olan bir kuruluştur.
Kararların uygulanmasından hükümet sorumludur. Asker ve sivillerden oluşur.
Devlet
Planlama Teşkilatı: Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma konularının
planlanmasında hükümete yardımcı olan, danışmanlık yapan, plan ve program
hazırlayan başbakanlığa bağlı bir kuruluştur.
Danıştay
: En yüksek idârî mahkeme, danışma ve inceleme organıdır. Bağımsız bir
kuruluştur.
Sayıştay
: Devletin gelir ve giderlerini, TBMM adına denetleyen, yargı yetkisi de
bulunan kuruluştur.
2.
İL YÖNETİMİ: İl yönetimi ;merkezi yönetime bağlı illerle bu illere bağlı
ilçeler,ilçelere bağlı bucak ve köylerden oluşur. Ayrıca ,nüfusu köyden fazla
,ilçeden az belediye yönetimi bulunan ve “Belde” adını alan yönetim birimleri
bulunur.
-Her
ilin başında hükümetin atadığı bir vali vardır.
-Her
ilçenin başında hükümetin atadığı bir kaymakam vardır.
-Bucakların
başında ise hükümetin atadığı bir bucak müdürü vardır.
-Köylerin
başında köylülerin seçtiği ve kaymakama bağlı olan muhtar görev yapar.
*
İLDE VALİYE BAĞLI OLAN BİRİMLER ŞUNLARDIR:
-Özel
Kalem Müdürlüğü
-İl
Milli Eğitim Müdürlüğü
-İl
Emniyet Müdürlüğü
-İl
Jandarma Komutanlığı
-İl
Sağlık Müdürlüğü
-İl
Nüfus Müdürlüğü
-İl
Kültür Müdürlüğü
-İl
Tarım Müdürlüğü
-İl
Turizm Müdürlüğü
-İl
Bayındırlık Müdürlüğü
-İl
Sosyal Hizmetler Müdürlüğü
-İl
Defterdarlığı
-İl
Veteriner Müdürlüğü
İlde
mahkemeler ,savcılıklar ve askerlik şubeleri de bulunur fakat, bunlar valiliğe
bağlı değildir. İllerde il yönetim kurulu, ilçelerde ilçe yönetim kurulu
vardır. Bucaklarda bucak meclisi vardır.
3.
YEREL YÖNETİMLER:
Üç
tür yerel yönetim vardır.
a-İl
Özel Yönetimi
b-Belediye
Yönetimi
c-Köy
Yönetimi
a-İL
ÖZEL YÖNETİMİNİN BAŞLICA ORGANLARI
1.
Vali 2. İl Genel Meclisi 3. İl Daimi Encümeni
b-BELEDİYE
YÖNETİMİNİN BAŞLICA ORGANLARI
1.
Belediye başkanı :5 yılda bir halk tarafından seçilirler.
2.
Belediye meclisi :Belediyenin genel karar organıdır. Üyeleri o yörenin halkı
tarafından seçilir. Üye sayısı yörenin büyüklüğüne göre çoğalır. Belediye meclisine,
belediye başkanı başkanlık eder.
3.
Belediye encümeni : Belediyenin ikinci karar organıdır. Yazı işleri, hesap
işleri, sağlık işleri,fen işleri,veteriner,teftiş kurulu müdürleri gibi
yöneticiler belediye başkanının başkanlığında toplanır.
Önemli
kararları belediye meclisi alır. Bu kararlar doğrultusunda işleri belediye
encümeni yürütür. Belediyelerin bütçeleri, vali ya da kaymakam tarafından
onaylanarak yürürlüğe girer.
BELEDİYELERİN
GÖREVLERİ ŞUNLARDIR:
o
Gıda maddelerinin sağlık koşullarına uygun olarak üretilip üretilmediğini
denetler.
o
Ekonomik alanda denetleme ve fiyat tespiti yapar.
o
İş ruhsatları ve bina yapım belgeleri verir.
o
Su işleriyle ve ısınmayla ilgilenir.
c.
KÖY YÖNETİMİ
Köy
kanununa göre , köyler oluşturulur. Köy kurma yetkisi iç işleri bakanlığına
verilmiştir. Köyler 442 sayılı Köy kanunu ile yönetilir. Köy tüzel kişiliğinin
organları; muhtar, köy ihtiyar heyeti ve köy derneğidir. Muhtar köyde hem yerel
yönetimin hem de özel yönetimin başıdır. Köy ilköğretim okulu müdürü ve köy
imamı köy ihtiyar heyetinin doğal üyeleridir. Diğer üyeler 5 yılda bir seçilen
üyelerdir bunlara aza da denir. Köy yönetiminin geliri köylünün gelir durumuna
göre alınan salma adındaki vergidir. Köy halkı bazı işleri ortaklaşa çalışarak
yaparlar buna imece denir.
C
– VATANDAŞLIK HAKLARI
Vatandaşlık
Hakları : Kişilerin toplumla ilişkilerinden doğan haklara denir. Üç gruptur.
1.
SOSYAL HAKLAR: Toplum yaşamında herkese insanlık onuruna yaraşır bir yaşam
düzeyi, sağlamayı amaçlayan haklardır. Sosyal haklardan başlıcaları; ailenin
korunması, eğitim ve öğrenim hakkı, sağlık, çevre ve konut hakkı, gençliğin
korunması ve sporun desteklenmesi, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının
korunması gibi haklardır .
Bir
Ülkede Sosyal Haklar Eşitlikle Korunmadığında Şu Sorunlar Ortaya Çıkar:
1.
Toplumda ekonomik açıdan güçsüz olanlar, güçlüler karşısında korunamaz ve
adalet sağlanamaz.
2.
İnsanın yaşam mücadelesi zorlaşır, insan onuruna uygun bir ortamda yaşam
gerçekleşemez.
3.
Yoksulluk ortadan kalkmaz, artar. Fakirler hiç bir haktan yararlanamaz.
4.
Toplumda huzur ve güven kalmaz. Bunalımlar artar.
5.
İnsan imkanlarını geliştiremez. Bilim sanat ve teknolojik alanlarda etkinlikler
gerçekleştiremez.
Türk
Kadınının Toplumdaki Yeri
Türk
kadını bugünkü durumuna ,Atatürk ilke ve inkılâplarıyla gelmiştir. Bugün
kadınlarımız erkeklerle eşit eğitim olanaklarından yararlanmakta ve hemen her
iş kolunda çalışmaktadır. Bu şekilde kadınların erkeklerle eşit olarak
toplumdaki yerlerini almaları bir uygarlık aşamasıdır. Ve Atatürk inkılâplarının
en başarılı sonuçlarından biridir.
2.
EKONOMİK HAKLAR: Devlet güçsüzleri, güçlüler karşısında korumak gerçek eşitliği
ve toplumsal dengeyi sağlamak amacıyla vatandaşlara ekonomik haklar tanımıştır.
Çalışma hakkı, tüketici hakları gibi haklar başlıca ekonomik haklardır.
*
Bir Ülkede Ekonomik Haklar Eşitlikle Korunamadığında Şu Sorunlar Ortaya Çıkar:
1.
İnsanın doğuştan sahip olduğu temel haklar korunamaz.
2.
Çalışanlar emeğinin karşılığını alamaz.
3.
Çalışanların sağlıklı bir ortamda çalışmalar mümkün olmaz.
4.
İnsanların hak ve özgürlükleri korunamaz.
*
Türk Kadınının Çalışma Hayatındaki Yeri:
Ülkemizde
kadınlar sosyal yaşama öncelikle öğretmen olarak katılmıştır. Günümüzde
kadınlarımız her alanda son derece başarılı hizmetlerde bulunmakta ve
erkeklerle el ele toplumun kalkınması için çalışmaktadırlar.
3.
SİYASAL HAKLAR: Vatandaşların ülke yönetimine katılmasını sağlayan haklara
siyasal haklar denir. Seçme ve seçilme hakkı, vatandaş olma hakkı, kamu
hizmetine girme hakkı, dilekçe hakkı başlıca siyasal haklardır.
*
Bir ülkede siyasal haklar eşitlikle korunduğunda şu faydalar sağlanır:
1.
İnsanların her türlü zorlamadan, devletin ve diğer insanların baskısından uzak
kalmaları ve yaşamlarını kendi istedikleri gibi düzenlemeleri kolaylaşır.
2.
Kişiye, başkalarının ve devletin karışamayacağı güvenli bir ortam
yaratılabilir. İnsanlar bu ortamda hukukun izin verdiği ölçüde başkalarına
zarar vermeden haklarını özgürce kullanabilirler.
3.
Demokrasinin işlerlik kazanması ve sürekli korunması sağlanabilir.
Ç
– VATANDAŞ OLMA SORUMLULUKLARI
Vatandaş
Olma Bilinci : Bir vatandaşın haklarının ve görevlerinin farkında olmasıdır.
Demokratik yönetimin varlığı ve sürekliliği; vatandaş olma bilincine sahip ve
bu bilinç çerçevesinde uygun davranışlar sergileyen insanların çoklukta
olmasıyla sağlanabilir.
*
Vatandaş Olma Bilincinin Gerektirdikleri:
1.
Demokrasi, eşitlik ve özgürlük gibi değerleri benimsemek ve demokrasinin
gereğine inanmış olmak.
2.
Vatandaş olarak haklarının ve sorumluluklarının bilincinde olmak.
3.
Yasalara titizlikle uymak.
4.
Diğer insanlara karşı saygılı ve hoşgörülü davranmak, şiddetten yana değil,
barıştan yana olmak.
5.
Her türlü ayrımcılığa karşı olmak.
*
Vatandaş Olma Sorumluluğunu Taşıma Yolları:
1.
Seçme ve seçilme hakkı
2.
Vergi vermek
3.
Askerlik yapmak
4.
Kanun ve kurallara saygılı olmak
*
Bir ülkede vatandaşlar görev ve sorumluluklarını yerine getirmezlerse şu
sorunlar ortaya çıkar:
1.
Yönetim dürüst, bilgili, çağdaş ve ülke çıkarları için çalışacak kişilerin
elinde olmaz. Yöneticiler halkı temsil edemez.
2.
Devlet, ülke giderlerini karşılayacak geliri elde edemez. Dolayısıyla vatandaşa
karşı görevini yerine getiremez. İçte düzeni, dışta bağımsızlığı koruyamaz.
3.
Ülke bütünlüğü, bağımsızlığı ve varlığı tehlikeye girer.
4.
Demokratik yönetimin yerini baskıcı yönetim alır. İnsan hakları korunamaz. Bazı
kii ve gruplara ayrıcalık tanınır.
*
Millet: Aynı topraklar üzerinde yaşayan aralarında dil, duygu, ülkü, tarih,
kültür ve çıkar birliği olan insan topluluğudur.
*
Vatan: Bir milletin üzerinde yaşadığı toprak parçasıdır.
D
– DAYANIŞMA
Dayanışma
: İnsanların duygu, düşünce ve ortak çıkarlarda birbirine karşılıklı olarak
bağlı duruma gelmesine dayanışma denir. Dayanışma, toplumda kişiler arasında
sevgi, saygı ve işbirliğini geliştirir. Çünkü, dayanışma ahlâkî bir
gerekliliktir.
Kurtuluş
Savaşında verdiğimiz milli mücadele ve elde ettiğimiz zafer, milli birlik ve
beraberliğin bir eseridir.
Birlik
ve beraberliğin olmadığı bir toplumda kargaşa ve terör vardır.
*
Dayanışmada Sevgi, Saygı ve Hoşgörünün Önemi:
Dayanışma,
sevgi, saygı ve hoşgörü varsa gerçekleşebilir. Birbirini sevmeyen, hoşgörü
sahibi olmayan, birbirinin haklarına saygı göstermeyen insanlar dayanışma
içinde olamazlar.
II.
ÜNİTE
İNSAN
HAKLARININ KORUNMASI
A.
İNSAN HAKLARINI KORUMANIN ÖNEMİ:
İnsan
hakları, insanın sahip olduğu haklardır. İnsanın bazı özellikleri ve taşıdığı
imkanlar onu diğer canlılardan ayırır. İnsan haklarının temelinde, hiçbir
canlıda bulunmayan özellikleri nedeniyle ,insanın değerinin korunması
gerekliliği yatar. İnsan hakları korunmazsa,insanın değeri yok sayılmış olur ve
birçok sorun ortaya çıkar.
1.
İnsan Haklarının Korunmaması Sonucu Ortaya Çıkan Sorunlar:
İnsan
haklarının tanınması ve korunması uzun mücadeleler sonucunda mümkün olabilmiştir.
Eğer
insan hakları korunmazsa şu olumsuz durumlar ortaya çıkar.
a)Toplumda
huzur ve güven kalmaz.
b)Kimse
başkalarının haklarına saygı göstermez.
c)İnsanların
devlete olan güvenleri zayıflar.
d)Güçlü
olanlar güçsüzleri ezerek, daha güçlü duruma gelirler.
e)Toplumdaki
insanlar arasında eşitlik söz konusu olmaz.
f)Demokrasi,
yerini baskıcı yönetime bırakır.
g)Toplum
başka bir devletin egemenliğine girebilir.
*
İnsan hakları korunduğu zaman bütün bu olumsuzluklar ortadan kalkar. İnsan
haklarını korumak ve yaşatmak hepimizin en başta gelen görevidir.
2.
İnsan Haklarını Korumanın Sonuçları:
İnsan
haklarının korunması ,her zaman olumlu sonuçlara yol açar. Bu sonuçlar şöyle
belirlenebilir.
a)Toplum
huzur ve güven içinde olur. Adalet sağlanır.
b)Bireyler
yeteneklerini geliştirebilir.
c)Demokratik
siyasi yaşam gelişir.
d)İnsanların
gelecek kaygısı azalır.
e)İnsanlar
vatandaş olma bilincine sahip olurlar.
f)Herkes
yasalara uyar.
g)Vatandaşlar
birlik ve bütünlük içinde yaşarlar.
h)İnsanlar
diğer ülkelerdeki insanların haklarının korunması içinde çaba gösterir ,
sonuçta yurtta ve dünyada barış sağlanır.
I)Sivil
Toplum Örgütleri rahat çalışacakları için seslerini duyurarak kamuoyu
oluşturur.
i)İnsanlar
arasında dil,ırk,cinsiyet,siyasi düşünce ve mezhep ayrımı yapılmaz.
B-İNSAN
HAKLARININ KORUNMASI
İnsan
hakları ulusal ve uluslar arası düzeyde olmak üzere iki şekilde korunabilir.
1.
İNSAN HAKLARININ ULUSAL DÜZEYDE KORUNMASI
İnsan
hakları, anayasa ve yasalarla,insan haklarını korumakla yükümlü devlet
organlarıyla,sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ve insan hakları danışma
kurullarıyla korunur.
a)
İnsan Haklarını Korumakla Yükümlü Devlet Organları
1-Anayasa
mahkemesi 2-Danıştay 3-Sivil Toplum Örgütleri 4-Yargı Organları
b)
İnsan Haklarının Korunmasında Sivil Toplum Kuruluşları ve İşlevleri
İnsan
haklarının korunması, devlet ve vatandaş olarak hepimizin görevidir. Tek tek
vatandaş olarak yapabileceklerimiz sınırlıdır. Vatandaşların bir araya gelerek
oluşturdukları örgütler,insan haklarının korunmasında daha etkili olurlar. Bu
örgütler sivil toplum kuruluşlarıdır.
Ülkemizde
İnsan Haklarıyla İlgili Olan Sivil Toplum Örgütleri Şunlardır.
1.
İnsan Hakları Vakfı 2. Ankara Kadın Dayanışma Vakfı 3. Sokak Çocukları Derneği
4.
Çevre Koruma Vakfı 5. Türkiye Erozyonla Mücadele ve Doğal Varlıkları Koruma
Vakfı (TEMA) 6. Tüketici Haklarını Koruma Derneği ve Sendikalar
c)
İnsan Hakları Danışma Kurulları ve İşlevi
Her
ülkede İnsan Hakları Danışma Kurulları oluşturulmuştur. Danışma kurulları;
hukukçulardan,düşünürlerden,sivil toplum kuruluşlarıyla,kamu kuruluşlarından
gelen temsilcilerden ve uzmanlardan oluşur.
Bu
kurulların amacı insan haklarıyla ilgili sorunların incelenip yetkili birimlere
bildirilmesi ve önerilerde bulunulmasını sağlamak içindir.
İnsan
Hakları Ulusal Düzeyde Korunmazsa Şu Durumlar Ortaya Çıkabilir:
1.
Devlet, bireyin haklarını korumaz.
2.
Hükümetin uygulamaları,yargı denetimine açık olmaz.
3.
Devlet memurları vatandaşın işlerini, aksatır.
4.
İnsan haklarını çiğneyenler cezalandırılmaz.
5.
Sivil Toplum Örgütleri kamuoyu oluşturamaz.
6.
Devletin gerçekleştirmesi gereken özgürlük,eşitlik ve güvenlik gerçekleşemez.
Hukuk devleti ortadan kalkar.
2.
İNSAN HAKLARININ ULUSLAR ARASI DÜZEYDE KORUNMASI
Birleşmiş
Milletlerin kuruluşunu izleyen dönemde bireyler,uluslar arası planda artık
belli bir devletin vatandaşı olarak değil,tek tek insanlar olarak da korunmaya
başlandı. Bu fikrin dünya çapında ilk önemli açıklaması, A. B. D başkanı
Franklin ROOSVELT tarafından yapılmıştır. ROOSVELT 1941 yılında dört temel
özgürlüğün bütün dünyada gerçekleşmesi gerektiğini söylemiştir. Bunlar;
a-Söz
ve anlatım özgürlüğü
b-Vicdan
özgürlüğü
c-Yoksulluktan
kurtulma özgürlüğü
d-Korkudan
kurtulma özgürlüğü
a)
Uluslar Arası Kuruluşlar:
İnsan
haklarının uluslar arası düzeyde örgütlü olarak korunabilmesi için Birleşmiş
Milletler Örgütü 24 Ekim 1945’te kurulmuştur.
Birleşmiş
Milletler Örgütüne bağlı olan komisyon ve komitelerin başlıcaları şunlardır:
1.
Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Komitesi
2.
Apartheid’a Karşı Grup
3.
İnsan Hakları Komitesi
4.
Ekonomik-Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi
5.
Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Kaldırılması Komitesi
6.
İşkenceye Karşı Komite
7.
Çocuk Hakları Komitesi
AVRUPA
KONSEYİNE BAĞLI OLAN KOMİSYON VE KURULUŞLAR
a-İnsan
Hakları Komisyonu b-İnsan Hakları Komisyonu c-Bakanlar Komitesi
b)
Uluslar Arası Belgeler:
İnsan
haklarının uluslar arası belgelerle de korunması gerekmiştir. Bu konudaki
başlıca belgeler şunlardır:
1.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
2.
Kişisel ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslar Arası Sözleşme
3.
Ekonomik,Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslar Arası Sözleşme
4.
İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme
5.
Avrupa Sosyal Şartı
6.
İşkence ve İnsani Olmayan Yada Küçültücü Ceza ve Muamelelerin Önlenmesine Dair
Avrupa Sözleşmesi
7.
Her Türlü Irk Ayrımcılığının Önlenmesine Dair Uluslar Arası Sözleşme
8.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Hakkında Uluslar Arası
Sözleşme
9.
Çocuk Hakları Sözleşmesi
10.
Paris Antlaşması
11.
Güney Afrika’daki Sistemli Irk Ayrımcılığı Suçunun Cezalandırılması ve
Kaldırılması Uluslar Arası Sözleşmesi
12.
Helsinki Sonuç Belgesi
c)
Uluslar Arası Gönüllü Kuruluşlar:
1.
Uluslar Arası Kızılhaç Komitesi
2.
// // Hukukçular Komisyonu
3.
İnsan Hakları İçin Uluslar Arası Birlik
4.
Uluslar Arası Pen Kulübü
5.
// // Af Örgütü
ç)
İnsan Haklarınının Korunmasında İnsan Hakları Eğitiminin Önemi:
Halkı
insan haklarına saygılı yetiştirmenin ön koşulu , onlara eğitim yoluyla insan
haklarını tanıtmak ve bu haklardan nasıl yararlanacaklarını öğretmektir. Bunun
için de okul yanında kitle iletişim araçlarından yararlanmak gerekir.
Televizyon ,radyo ve yazılı basın insan hakları eğitiminde devlete ve topluma
destek olmalıdır.
İnsan
Hakları Eğitiminin Amaçları Nelerdir?
1.
Haberdar etme 2. Bilgilendirme 3. Davranış geliştirme 4. Duyarlı Vatandaş
Yetiştirme
d)
İnsan Haklarıyla İlgili Özel Günler:
1.
Birleşmiş Milletler Günü ( 24 Ekim)
2.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin Kabul Edilişinin Yıl Dönümü (10 Aralık)
3.
Çocuk Hakları Günü ( 20 Kasım)
4.
Dünya Çocuk Günü ( Ekim ayının ilk pazartesi günü)
5.
Dünya Kadınlar Günü ( 8 Mart)
6.
Sakatlar Haftası ( 10-16 Mayıs)
7.
Çevre Koruma Haftası ( Haziran ayının ikinci Pazar günü)
8.
Avrupa Konseyi Günü (5 Mayıs)
9.
Dünya Barış Günü ( 1 Eylül)